Sarıyer Yenigün, Sarıyer'in Gerçek Tarafsız Gazetesi - Türk futbolu şiddetten beslenen başkan profiline kapılarını kapatmalıdır!

Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

Türk futbolu şiddetten beslenen başkan profiline kapılarını kapatmalıdır!

. Yunus Emre GÜNER Sarıyer Yenigün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Türk futbolunun bataklığa saplandığını ve yeni bir sisteme, kurtuluş projelerine ihtiyaç duyduğumuzu gözlemlemek için bu işin üstadı olmaya gerek yok.
25.06.2020 / 00:00


Türk futbolunun bataklığa saplandığını ve yeni bir sisteme, kurtuluş projelerine ihtiyaç duyduğumuzu gözlemlemek için bu işin üstadı olmaya gerek yok.

Balık baştan kokar misali TFF Süper lig kulüpleri ve başkanları üzerinden bir analiz yapmaya kalktığımızda hiçbirinin elle tutulan somut proje sahibi olmadığını görüyorsunuz. Sadece anlık gelir gider tablosu ile günü kurtarmaktan başka bir çalışmaları dahi söz konusu değil. 

Bu kişiliklerin bir de ciddi anlamda ahlak sorunu var. Ona da birazdan değineceğim... 

Futbolumuzdaki en büyük sorunlardan biri futbola bir şeyler verecek adamlar yerine bir şeyler alacakların görevde olması.

Bu durum kulüp takımları için uzun süredir zaten böyle idi. 

Paralı Başkan tanımı ile gelen kapital sahipleri kulüplere görünürde ya da gerçekte sıcak paralar verirken, borçları katbekat arttırmayı başardılar.

Bu tip başkanları ve yöneticileri göreve getirirken altta yatan bir mantık da, işadamlarının futbol dünyasında dönen büyük paraları yönetmekte daha yetkin olacakları iddiasıydı.

Ancak her defasında, her kulüpte hüsran yaşandı. 

Bunların yanı sıra ahlak, edep, itibar unsurlarını yok eden başkan profilleri de bu bozuk makinenin gözle görülür en ciddi örneğidir. 

Vereceğimiz anektod artık şart olmuştur.

Rizespor'un Başkanı Hasan Kartal geçen sezon oynanan Rizespor-Galatasaray müsabakanın ardından " belimde silahım olsaydı hakemi öldürürdüm" diyor. 

Ama ne hikmetse ülkemizin ne polisi ne de savcısı bu söylem üzerine hiçbir şekilde harekete geçmiyor. Bariz ölüm tehdidi var fakat olay örtbas ediliyor. 

TFF'de ayıp olmasın diye göstermelik '1 hafta stadyumda maç izlememe cezası veriyor.' 

Aradan bir sene kadar bir zaman geçiyor... Yine bir Rizespor-Galatasaray maçı. Ve sahnede yine aynı başkan... Hasan Kartal. 

Müsabaka bitimi heyecanla geçiyor kameraların karşısına ve geçen sene ki maçı hatırlatarak "görülecek bir hesabımız vardı, hak yerini buldu. Allah'ın sopası yok" şeklinde içinde kin, nefret ve intikam beslediği tüm duyguları açığa vuruyor. 

Belki de bu kez belinde o sözünü ettiği meşhur silahı da vardı kimbilir? 

İşte asıl gerçek sorun tam da burası. 

Ahlaktan, adamlıktan nasibini almamış bir güruh çıkıp güzide bir spor kulübünde rahatlıkla başkan olabiliyor. 

Bu kin, nefret ve şiddet dolu karakterlerden 'biz futbolseverler olarak' ne zaman kurtulacağız? 

Spor ile hiç bir şekilde bağdaşmayan bu mafya bozuntusu denyoların artık Türk futbolundan ivedilikle uzaklaştırılmalarını bekliyoruz. 

Futboldan anladığını söyleyerek kulüplerimize başkan ve yönetici olan fakat aslında Türk futbolunun gerçek laneti olan bu ve benzeri tüm yapının Türk futbolundan el çektirilmesi zorunlu bir gerçektir. 

Esas kurtuluş budur. 

Esas temizlik şiddetten ve nefretten beslenen tüm kötülükleri yok etmekle başlayacaktır. 

Zengin başkan yanılgısı çok büyük bir sorundur. Bir kulüp başkanı için cebindeki paradan çok daha değerli ve kıymetli olanı güzel ahlak sahibi olmasıdır. 

Çünkü zaten kulüplerimiz taşıma su ile değirmen döndürmeye devam etmektedir. 

Buradan çıkan sonuç ise gayet net. 

Bu isimlerin ahlak yoksunu oldukları kadar, kulüplerin paralarını nereye ve hangi amaçla kullandıklarının net olarak tespit edilmemesi ve bilinmemesidir. 

Bugün Türk futbolunun hiçbir marka değeri yoktur. 

Kulüplerde ve federasyonda büyük paraların dönüyor olması marka yaratmaz.

Türk futbolunun artık devletten başka sponsoru kalmamışken hangi markadan bahsedilebilir ki.

Ligin isim hakkı Spor Toto’nun, devlet kuruluşu; kupanın isim hakkı Ziraat Bankası’nda, kamu bankası. 

Madem ligin, futbolun marka değeri var, neden yerli ya da uluslararası bir firma en büyük iki organizasyonumuza sponsor olmuyor.

Büyük bir kandırmacanın içinde olduğumuzu artık idrak etmeliyiz. 

Küresel elektronik firmalarından Türk futboluna bir şekilde sponsor olan var mı? 

Yabancı lüx otomobil firmaları arasında ülkemizde fabrikaları olanlar var, hiçbiri sponsorluk teklif etmiyor.

Günümüzde 'marka liglerin' hepsi dünya televizyonlarından canlı olarak yayımlanıyor. 

Hem de büyük paralar ödenerek. 

Ülkemizdeki TV kanalları da o liglere büyük paralar ödüyorlar. 

Buna karşılık dünyada hiçbir ülke Süper Lig’den canlı maç yayını yapmadığı gibi şöyle kısa bir özet program bile yayımlamıyor. 

Marka olsanız, ilgi ve beğeni uyandırsanız neden yayımlamasınlar? 

Kendimizi kandırmayalım.

Öyle bir hale geldik ki, normali görsek tanımayız.

Siyasetin profesyonel kulüplerin içinde yer almaları, kentin kaynaklarını buralara aktarmalarına şahidiz..  Ancak aynı destek her kulübümüz için geçerli olmuyor. Bu durumda haksız rekabet su yüzüne çıkıyor. 

Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak doğrudan ya da dolaylı şekilde belediyelere bağlı profesyonel faaliyet gösteren futbol takımları sistemden ayıklanmalıdır.

Bir kentin futbol kültürü onu üst liglere taşıyamıyorsa, bunun siyaset aracılığıyla başarılmaya çalışılması kabul edilemez. 

Olursa olur, olmazsa olması için evrensel kurallara göre mücadele sürdürülmelidir.

Yanlışa 'doğru' gerekçe aramaya gerek yok.

Ülke futbolunun gelişiminde en büyük engel teşkil eden tüm unsurlar açık şekilde teşhir edilmiştir. 

Artık bu saatten sonra... İş bilenin, Kılıç Kuşananın!

Yazarın Diğer Yazıları