Sarıyer Spor Kulübü eski başkanı İbrahim Bozan’la söyleşimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Röportajımızın ilk bölümünde çarpıcı konulara değinen ve Sarıyer’de gündemi sarsan açıklamalar gerçekleştiren Bozan, yine birbirinden önemli konulara parmak bastı.
Tehlike çanları her geçen gün daha fazla çalmaya başlıyor:
Kulübümüzün şirketleşmesi lazım, şirketleştikten sonra siz sponsorlarla bu işi götürebilirsiniz. Sarıyer’in ayda 3 – 4 bin lira getiri olan kafeteryasından başka neyi var? Sarıyer’in aylık yemek masrafı 40 – 50 bin liradır… Futbolcuların perde arkasına, mutfağına bakan yok. Orada üç öğün yemekler, o kamplar, o malzemeler, o antremanlar… Sarıyer’i sadece insanlar 1 – 2 saat gelip görüyor 5 – 10 lira para verip birde eleştiriyor. Ama hiç kimse de gelip bu kulübün tenceresini karıştırayım demiyor. Burada taraftar olmak, Sarıyerli olmak da başka bir iş getiriyor. Başkanların başarılarını ve başarısızlıklarını da takımın alacağı sonuca göre ölçülmemeli. Eğer tencerede hala üç öğün yemek kaynıyorsa, bu bile şuan ki duruma göre başarı… Fakat bu nereye kadar gider dersek, ne yazık ki tehlike çanları her geçen gün daha fazla çalmaya başlıyor. Çekirgeler kaç kere daha zıplayacak? Bunların çarelerini aramalıyız… Bu sene Saffet bey’i bulduk, gelecek sene Hüsamettin bey’i buluruz, ondan sonra Ali İhsan bey’i buluruz. Bunlar bizi çözüme götürmez ve bir yerden sonra tıkanırız. Onun için Sarıyer’in biran önce şirketleşmesi gerekiyor. Sarıyer’in yönetim yapısı ve üye yapısını sağlıklı hale getirilmesi lazım, bir yerden bir işaretle, bir yere bağlı olarak çalışmaması lazım. Bugün Sarıyer Spor Kulübü’ne başkan yapmak 5 dakika, başkan indirmek 3 dakika! böyle bir yönetici anlayışıyla kim gelecek. Böyle bir anlayış olabilir mi? Peki bu anlayışta kulüpten başarı beklenebilir mi? Öncelikle oraya gelen başkanların özgür iradeleriyle beraber gelmesi lazım. O başkanlar planlarıyla , programlarıyla gelecekleri gibi şirketleştirme bazında da adımlar atmaları lazım.
Transfer komitesi kurdum
Benim başkanlık yaptığım dönemde ne kadar şeffaf çalıştığımı herkes bilmeli. Göreve geldiğim gün transfer komitesini kurdum. Çünkü Türkiye’de menejerlik sistemleri halk bazında sağlıklı görülmüyor. Bende devletten geldiğimden dolayı şaibeden korktuğum için bu korkum bana başka hatalar yaptırdı. Bunun temelinde şöyle bir karar aldım. Kendi kendime dedim ki öyle bir transfer komitesi kurmalıyım ki bu komiteden herkes olmalı. Önce belediye, Sarıyer Spor Kulübü’ne destek veren bir kuruluş , burada sporun içinden biri olsun dedik Ali Ergenç ismi ağır bastı, eski yönetimden biri olsun dedik Hakan Şengül oldu. Duayenlerden Adnan Özcan’ı en uygun isim olarak gördük, herkesle ilişkisi iyi olan Nurettin Çetinkaya , Sarıyer’de devamlı kamuoyunun içinde olan Erdoğan Yıldız’da bu komitede olmalı diye düşündük ve bu isimler benim transfer komitemi yönettiler. Ortada eğer transfer yanlışı varsa bu yanlışı kulübün başkanı değil isimlerini saydığım transfer komitesi yapmıştır. Fakat kulübün başkanı olarak tüm sorumluluğu aldım. Hiç kimseyi bu sebepten dolayı suçlamadım. Ama bazı gerçeklerinde bilinmesi gerek. Benim buradaki amacım takım ruhunu ortaya çıkarmak , tüm talimatlar başkandan geldi imajını Sarıyer’de silmekti. Ender Alkan’a 225 bin, Sinan Pektemek’e 225 bin lira transfer paralarını ben vermedim, o dönem transfer komitesi bu anlaşmaları yaptı. Hatta bu transfer komitesinin transfer ettiği Özcan diye bir futbolcu var, bu adam asker kaçağı çıktı. Benim üzüldüğüm konu şu, bu transferleri yapanlar orada Sarıyer’de. Ben Sinan’ı hayatım boyunca hiç tanımadım , Ender Alkan’ı hiç bilmem. Zeytinburnu’ndan bunları kimlerin getirdiği belli. Peki başkanım sen hiç birşey yapmadın mı? Tabi ki yaptım. İki tane futbolcu aldım, bunlardan biri Fatih Terim’in Galatasaray’a getirip sonra geri gönderdiği Emrah Umut 130 bin lira, diğer getirdiğim oyuncu yıllarca Diyarbakırspor’da ve Göztepe’de oynamış taraftarın sevgilisi olmuş Göksel’i 130 bin liraya getirdim. Başkanlığı bıraktığım bir sonraki sezonda Göksel tek başına Sarıyer’in küme düşmesini engellemişti. İki tane futbolcu transfer ettim ikiside ortada. Namuslu , şerefli her insan bu gerçeği kabul eder.
Adnan Özcan kulübümüz için büyük şanstır
Bir kulüp 14 kişiden oluşuyor, bizim dönemimizde 20 kişiydi. Bizim yönetimimizde 12 - 13 arkadaşımız ekonomisi çerçevesinde para verdi. Kimisi 20 bin lira verdi, kimisi 120 bin lira verdi. Ama herkes kendi üzerine düşen kısmı yaptı. Geriye kalan insanların görevleride farklıdır, yani 20 alanda para veren adam olursa buda çok sağlıklı bir yapı değil. Benim üzüldüğüm nokta ne yazık ki Sarıyer’de bu görevi yapacağını iddia eden yada bu maksatla bu göreve gelen insanlar seçildikten sonra kayboluyorlar sıkıntı burada. Şimdi ben yönetimimden de 10 kişiden hiç para beklemedim şahitlerimde var, ben tek tek isim vermek istemiyorum. Ama bunların içinden biri var ki mesela çok rahatlıkla gönülden söyleyebilirim Adnan Özcan resmen kulüp için gecesini gündüz etti, elinden geleni yaptı, nerede sıkışsak orada kendisini bulduk, bilet satışlarında da bulduk, federasyon ilişkilerinde de bulduk, diğer yerlerde de bulduk. Zaten bizim beklediğimiz bu… Gerçekten emeğini koyan gerçekten parasını koyan gerçekten zamanını koyan arkadaşlarımız olduğu
gibi kulüp içerisinde ünvan kavgası peşine düşmüş o görevi ben yapacağım bu görevi ben yapacağım diye başımızın etini yiyen, görevi verdikten sonra da bir kasa balığın parasını isteyen yönetici arkadaşlarla çalıştık biz. Bir kasa balık 500 - 600 lira gibi bir paradır. Rahmetli Yakup Kaptan bunun en canlı şahitlerindendi. Allah rahmet eylesin.