Sarıyer Yenigün, Sarıyer'in Gerçek Tarafsız Gazetesi - Başbakan'ın Talimatıyla, 3 Olmaz 5 Yapınız!
ŞEREF AYER </br>KOVULMADIKÇA </br>SARIYER İFLAH OLMAZ!!!
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

Başbakan'ın Talimatıyla, 3 Olmaz 5 Yapınız!

Başbakan'ın Talimatıyla, 3 Olmaz 5 Yapınız!
Başbakan gittiği her yerde, şahitlik yaptığı her nikâhta gençlere “3 çocuk yapınız” talimatını vererek onlardan mutlaka 3 çocuk yapmalarını istiyordu...
19.03.2013 / 13:42


Başbakan gittiği her yerde, şahitlik yaptığı her nikâhta gençlere “3 çocuk yapınız” talimatını vererek onlardan mutlaka 3 çocuk yapmalarını istiyordu. Derken, her fırsatta dile getirdiği bu hedefini değiştirdi, çıtayı yükselterek 5’e çıkardı:

“Nüfusumuzu yaygınlaştırmamız lazım. Bu konuda 1-2 tane yeter, hayır. Bir tane iflastır. Bu ülkenin iflasıdır. 2 tane yerinde patinajdır. 3, eh. Biraz bizi ileriye doğru taşıyacaktır. Onun için bize 4-5, bunlar lazım…”

3 çocuk konusu ciddiye bindi. Hükümet azalan doğurganlık oranının Başbakan’ın 3 çocuk arzusuyla tersine çevrilemeyeceğini nihayet anladı. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Başbakan’ın ‘bütçeyi zorlamayacak’ destek politikalarının hazırlanması için talimat verdiğini açıkladı. Şimdilik masada kapsamlı bir teşvik politikası yok. 3 çocuk tartışmasının arka planında yaşlanan nüfusun uzun dönemde ortaya çıkaracağı sorunlar bulunuyor. Bu sorunların geleceğini öngörmeliyiz.

Başbakan, Cevahir Otel'de düzenlenen 1. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi'nin açılışında yaptığı konuşmada, “Eşim 4 çocuğumuzun bezlerini elinde yıkayarak büyüttü. Şimdi işler çok daha kolay. Çamaşır makineleri var. Bu şartlarda 5 çocuk bile yapılır.’’ dedi (ZAMAN, 06.04.2012).

Başbakanın bu derecelendirmesine göre biz iki çocuklu bir aile olarak yerimizde patinaj çekiyoruz. 3 çocuk annesi kadınlar, “eh” durumda. “4-5 bunlar” dediği çocuk sahibi anneler, işte sizler bu ülkeyi ileri taşıyacaksınız.

3 çocuk, 5 çocuk derken Güneydoğu’dakiler daha da ileriye gidip 10-15 çocuk yapıyorlar. Sonra onlara “Saldım çayıra, Mevlam kayıra” diyor ebeveynleri.

Eğitim yok, eğitim öğretim yok, uygarlık yok, kültür yok, yasalara uyum, haklara riayet yok. İş yok güç yok, onca çocuğu beslemek için her yol mûbah, gerekirse çalacaksın, gerekirse gasp edeceksin, gerekirse eşkıyalık edeceksin. Tutacaksın çocukların elinden cami avlusunda dilendireceksin.

Ve…Elektriği kaçak, suyu kaçak, yakıtı kaçak, sigarayı kaçak kullanacaksın.

Hiçbir şekilde devlete tek kuruş vergi vermeyeceksin, kaçırdığın vergileri bile bir veya iki çocuklu ailelerden tahsil ettireceksin. İşlediğin her günahın ceremesini günahsız ve masum insanlara, yasalara uyumlu, haklara saygılı insanlara ödettireceksin bunun adına da demokrasi diyeceksin. Sevsinler böyle demokrasiyi!

Başbakan’ın kadınları kuluçka makinesi gibi görmesi ve her fırsatta çocuk siparişi vermesi vatandaşın alıştığı bir olay haline geldi. Fakat bizim alışamadığımız konu ise, Başbakanın bu işi bez değiştirmek ve çocuğu tok tutmaktan ibaret sayması.

Çocuk yetiştirmenin onun altını değiştirip ona meme vermekten ibaret olmadığını, nasıl bir emek istediğini, yürek gerektirdiğini burada anlatmaya gerek var mı?

Başbakan’ın bu vizyonu hakkında - emzirmeyi desteklemesi dışında - eleştirilecek o kadar çok yönü var ki…Her şeyi bilen, sanatın, edebiyatın, şehirciliğin kralından anlayan ve her konuya maydanoz olan Başbakan’a gene de bir çift söz etmek isterim.

Öncelikle, önemli olan nicelik değil, niteliktir. Yani bir ülkenin gelişmişliği nüfusuyla değil, o ülkedeki vatandaşların yaşam standartlarıyla değerlendirilmelidir. Siz dünyanın en kalabalık ülkesi de olsanız, insanlar açlıktan ölüyorsa, devlet hastanelerinde millet sıra olup haftalarca doktora görünemiyorsa bir yerde yanlış yapıyorsunuz demektir. Örnek, 1,3 milyar kişiyi aşan nüfusuyla dünyada en fazla nüfusa sahip olan ve en hızlı kalkınan ülkesi Çin neden çocuk sayısını zorlayıcı politikayla yalnız “1” (bir) çocukla sınırladı?

Şimdi Başbakan’ın sıklıkla gündeme getirdiği nüfus yapısı üzerinde duralım. Bilenler bilir, bir topluluğun nüfusunun çok veya az olması o kadar önemli değildir. Önemli olan nüfusun yaş durumudur. Bu durum nüfus piramidi grafikleri ile görülür. İdeal olan, yaşlı nüfusun genç nüfustan az olması ve piramidin gerçekten bir piramit şeklinde olmasıdır. Bu nedenle nüfus piramidi denmiştir. Oysa (AB’ye gireceğiz diye kuyruğuna takıldığımız) Avrupa ülkelerine bakarsanız nüfus dikdörtgenleri görürsünüz. Bir topluluğun ileride nasıl bir nüfus yapısında olacağı son yıllarda elde edilen verilerin kullanılması ile ortaya konur. Buna nüfus projeksiyonları denir. Bu veriler yıl içindeki evlenme sayısı, boşanma sayısı, kadın başına doğum sayısı, ölüm sayıları gibi verilerdir. Şu andaki nüfus piramidimize bakanlar bu nedenle büyük bir yanılgı içindedirler. Oysa nüfus projeksiyonlarına bakanlar gerçekleri görebilirler. Başbakan’a da bu gerçek gösterilmiştir. Evlenme sayısı azalmakta, boşanma sayısı artmakta, kadınlar ilk evliliklerini artık 30 yaşından sonra yapmakta, hattâ bu yaş 40 yaşına doğru kaymaktadır. Geç evlenen kadınların yaratılış gereği doğurganlıkları düşük olmaktadır. Buna çözüm olarak Başbakan günümüzde evlenmiş olan kadınlara yükü bindirmekte, onlara 3 çocuk, 5 çocuk sipariş etmektedir. Ancak nüfus projeksiyon çalışmalarında artık bunun da yetmediği görülmektedir. Bugünkü hızla giderse 20-30 sene içinde Türkiye Avrupa’nın durumuna düşecektir. Artık nüfus yaşlanacak ve dinamik bir nüfusun yerini statik bir nüfus alacaktır. Bu nedenle Başbakan artık 5 çocuk istemektedir. Oysa bu da gerçek çözüm değildir. Çünkü 5 çocuk doğuran kadınların çocukları da nikâhlanmayacak, doğurmayacak ve sonuç değişmeyecektir. TOPLUM YAŞLANMAYA DEVAM EDECEKTİR.

Bu nedenle mevcut evli kadınlar isterse on çocuk doğursunlar gene acı son değişmeyecektir. Çünkü o on çocuk içinden yine çok azı büyüdüklerinde evlenecek, çok azı çocuk doğuracak ve yine sonunda nüfus yaşlanacaktır. Bu bir kısır döngüdür. Matematikten anlayanlar eldeki istatistiksel verileri kullanarak hesaplarsa bunu çok açık bir şekilde göreceklerdir. Siz istediğiniz çareyi ortaya koyunuz. İstediğiniz kadar 3 çocuk, 5 çocuk deyiniz, hattâ 10 çocuk deyiniz. Vatandaş da size uysun ve dediğinizi yapsın. Ancak sonuç değişmeyecektir.

Yaşlanan nüfusu azalan nüfus ile karıştırmamak gerekiyor. Nüfusumuz artıyor ve bu yüzyılın ortalarına kadar da artmaya devam edecek. Birleşmiş Milletler Nüfus Bölümü’nün ortalama tahmininde Türkiye nüfusunun 90 milyon civarında durağanlaşacağı, ardından da azalmaya başlayacağı görülüyor. Yaşlanmaya gelince; Türkiye nüfusu zaten yaşlanıyor. Asıl sorun ya da sorunun çekirdeği bu:

65 yaş üzeri nüfusun toplam nüfusa oranı halen yüzde 7 civarında. BM tahminine göre yüzyılın ortalarında yüzde 25’i geçecek.

Ancak esas önemsenmesi gereken, istihdamdaki nüfus ile 65 yaş üzerindeki nüfusun dengesi. Daha doğru bir ifadeyle, üreten kişi sayısı ile üreten nüfustan yaptığı gelir transferiyle yaşamak zorunda olan kişi sayısı. 65 üzeri nüfusu üretken olmayan nüfus olarak kabul ediyoruz ki erken emeklilik nedeniyle bu sınır Türkiye için daha aşağıda.

Soruna bu açıdan yaklaşarak neler yapılabileceğini gelecek yazımda işleyeceğim.

Dr. M. Cemal Beşkardeş