Sarıyer Yenigün, Sarıyer'in Gerçek Tarafsız Gazetesi - BAŞAR BİBEROĞLU'NDAN </br>YEREL SEÇİMLERE YÖNELİK </br>DİKKAT ÇEKEN ANALİZLER...
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

BAŞAR BİBEROĞLU'NDAN
YEREL SEÇİMLERE YÖNELİK
DİKKAT ÇEKEN ANALİZLER...

BAŞAR BİBEROĞLU'NDAN </br>YEREL SEÇİMLERE YÖNELİK </br>DİKKAT ÇEKEN ANALİZLER...
Başar Biberoğlu, yaklaşan yerel seçimleri masaya yatırdı ve birbirinden önemli analizlerde bulundu.
27.08.2023 / 18:04
İstanbul'da hatırı sayılır önemli bir kitle tarafından desteklenen ve kamuoyunda usta siyasetçilerden biri olarak görülen, yapmış olduğu sosyal çalışmalar neticesinde halkın yakından tanıdığı ve sevdiği bir iş insanı olan Hukukçu Başar Biberoğlu, yaklaşan yerel seçimleri masaya yatırdı ve birbirinden önemli analizlerde bulundu.

Biberoğlu'nun seçimlere dair yaptığı aydınlatıcı bilgilendirmeler büyük ses getirecek...

BAŞAR BİBEROĞLU:


Meral Akşener'in dün resmen ilan ettiği "İYİ Parti olarak yerel seçimlere tek başımıza gireceğiz" sözlerinin ardından tüm 'siyasi konjonktür' sistematik şekilde değişecek ve yeniden şekillenecek...

Mahalli seçimler yaklaşıyor...

Siyasi partiler seçimi kazanmak için stratejiler belirlemeleri gerekirken, özellikle muhalefet partileri kendi içindeki kaynayan kazanı fokurdatmakla meşguller.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana anamuhalefet partisi CHP'de bitmek tükenmek bilmeyen bir lider arayışı tartışması sürgit devam ediyor.

Kılıçdaroğlu onca yenilgiye rağmen tabir-i caizse japon yapıştırıcısı gibi koltuğuna yapışmış, ittifakla aldığı oyu bireysel başarı olarak göstermenin gayreti içerisinde.

Parti içi muhalefet ise, birkaç koldan sesini yükselterek lider değişiminin şart olduğunu dillendiriyorlar.

İmamoğlu her ne kadar şimdilik havlu atmış gibi gözükse de, çok yönlü muhalefetini sürdürüyor. Liderlik için gizli gizli toplantılar yapıyor. Ama İstanbul adaylığını da kaybetmek istemiyor. Anlaşılan burada ciddi kafa karışıklığı da yaşanıyor.

Son süreçte İmamoğlu, Kılıçdaroğlu'nu deviremeyeceğini anlayınca "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak" için şimdilerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlık adaylığını kaçırmamanın derdine düştü.

O da, eğer Kılıçdaroğlu koltuğunu korur, kendisinin de genel başkanlık iddiası devam ederse, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlık adaylığı riske girme olasılığı artacağı korkusunu yaşıyor.

Hani Kılıçdaroğlu’nun yapmayacağı şey de değil.

Özgür Özel’in genel başkanlık çıkışına gelince,

O'na da ayrı bir parantez açmak gerekir.

Yanılıyor olma ihtimalim olmakla beraber, bu çıkışın İmamoğlu çıkışına karşı bir dalgakıran vazifesi görmesi maksadıyla Kılıçdaroğlu kontrollü bir B Planı olma olasılığını uhdesinde barındırıyor. Uzaktan bakıldığında böyle bir koku sezinleniyor.

Doğrusu çok da umurumda değil.

Lakin bir siyasetçi olarak bunu merak etmek ve halkımızla paylaşmak benim hakkım diye düşünüyorum.

An itibarıyla CHP kendi içindeki karışıklığı bertaraf etmekle meşgul olduğundan yaklaşan seçimlere odaklanmaya şu an için henüz hazır değil.

Anlaşılan CHP kazanı daha çok su kaldıracak gibi.

İyi Parti'ye gelince, o da tıpkı CHP gibi içten içe parti içi sorunlarla boğuşuyor ve her kafadan bir ses çıkıyordu ama bu bilinmezliği durduran bir hamle geldi.

Meral Akşener dün kesin ve net şekilde partisinin Türkiye'de tüm il ve ilçelerde kendi adaylarını çıkartacaklarını resmen ilan etti.

Zaten re'sen (tek başına) seçimlere girmeyi düşünen yöneticilerin çoğunluğu da fazlasıyla ağır basıyordu.

Bu arada ilave etmem gerekir ki, Meral Hanım'ın sert çıkışlarını hazmedemeyenler ise azımsanmayacak derecede çok.

Bu da gösteriyor ki, tam olarak CHP kadar olmasa da İYİ Parti içerisinde de lider arayışı zaman zaman nüksediyor.

Süreç içerisinde Ümit Özdağ, Sinan Oğan ve Yavuz Ağıralioğlu gibi önemli isimlerin partiden ayrılmaları, kimisinin ayrı bir parti kurması, kimilerinin de yeni parti kurma arayışında oldukları bu dalgalanmaların birer işaret fişeğidir.




Dolayısıyla İyi Parti de çok rahat değil ve yaklaşan seçimlere kendini adapte etmeye uğraşıyor.

Özellikle Deva,

İlk zamanlarda şişirildiği gibi derde deva olabilecek bir noktada değil. Bunu hisseden kimi parti yöneticileri aradıklarını bulamadıkları için doğal olarak partiyi terk ediyorlar.

Gelecek Partisi'ne gelince...

Davutoğlu bir takım formüller peşinde...

O da ne kadar tutar, önümüzdeki kısa zaman bunu bize gösterecektir.

Ama şu da bir gerçektir ki, Gelecek Partisi ne kendine ne de Türk siyasetine bir gelecek sağlamadığı çıplak gözle görülüyor.

Tıpkı Deva’nın derde deva olmadığı gibi.

Deva, Saadet, Gelecek ve Demokrat Parti, bölgesel ve noktasal ittifaklarla bir kaç belediye kazanmanın hesabı içerisindeler.

Zira, kendilerinin tek başına bir varlık gösteremeyeceklerini biliyorlar.

Nitekim Saadet çatısı altında Gelecek Partisi ile grup kurma faaliyeti yerel seçimlere dair işbirliğinin ipuçlarını veriyor.

Ama, Davutoğlu bununla yetinmiyor; yelpazeyi genişletmeye çalışıyor.

Esasen mevcut ekonomik enflasyonist baskı muhalefet için oldukça münbit bir zaman dilimi ama durum onu gösteriyor ki, muhalefetin topyekün olarak mevcut kaotik durumu değerlendirebilecek mecalleri yok. Çünkü bir birleriyle uğraşıyorlar. Tutarlı bir politikaları yok.

HDP’nin ise ne yapacağı henüz belli olmamakla beraber tek başına seçime girecekleri ve ittifak yapmayacakları sinyalini veriyorlar.

Kim bilir, belki de olası paydaşlarına blöf yapıyor olabilirler.

Öyle olup olmadığını zaman gösterecek.

Tabi onlar da bağımsız siyaset yapamıyorlar.

ABD ayağı var, PKK-Kandil ayağı var, İmralı ayağı var, Silivri ayağı var ve nihayet HDP’nin kendisi var.

Onların ortak kararı ne çıkar henüz belli değil.

İktidar Partisi AK Parti'ye gelince:

Bir-iki öz cümle ile ifade etmek gerekirse,

Ak Parti'nin en büyük rakibi hayat pahalılığıdır.

Emeklilerin yaşam mücadelesidir. Fahiş kira artışlarıdır ve enflasyonist baskıdır.

Ekonomiye ve emekliye dair bir iyileşme olursa, bir de aday belirlemede liyakatli davranılırsa, teşkilatların ve halkın sesine kulak verilirse, tepeden inme aday dayatılmazsa, kronizm ve nepotizm'den uzak durulursa, nimette adalet, külfette adalet ve temsilde adalet sağlanırsa, yine birinci parti olarak ipi göğüslemesi mümkün olacaktır.

İstanbul ve Ankara'yı tekrar AK Parti'nin kazanacağını ön görüyorum.

Lakin hayat pahalılığını ve serbest piyasa ekonomisinin dayatmaları ile oluşan fahiş fiyat artışlarını durdurmak ve liyakatli adaylar belirlemek şartıyla...

Aksi takdirde kaybedilen büyük şehirleri tekrar kazanmak bir yana eldeki bazı belediyeleri de kaybetme riski ve ihtimali doğar.

Bunu yaşamamak adına ince eleyip sık dokumak lazım.

Gerçek şu ki, muhalefetin bu dağınıklığı Türkiye'nin birçok bölgesinde AK Parti için bir şanstır. Bu şansı iyi kullanması halinde yine başarı sağlanabilir.

"Bakalım Mevla'm neyler, ne eylerse güzel eyler"