Sarıyer Yenigün, Sarıyer'in Gerçek Tarafsız Gazetesi - GENÇLERİMİZ ZAMANIN RUHU İLE </br>ASRIN İDRAKİ KISKACINDA EZİLİYORLAR!
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

GENÇLERİMİZ ZAMANIN RUHU İLE
ASRIN İDRAKİ KISKACINDA EZİLİYORLAR!

GENÇLERİMİZ ZAMANIN RUHU İLE </br>ASRIN İDRAKİ KISKACINDA EZİLİYORLAR!
Ünlü İş İnsanı, AK Partili siyasetçi, Hukukçu Başar Biberoğlu çok kıymetli bir yazı kaleme aldı.
05.11.2022 / 10:44
Siyasette toplumun derinliklerine inmeyi başaran ve gerek sosyolojik gerekse felsefi yaklaşımlarla doğru analizler ve tespitler sunan ender isimlerden biri olan Ünlü İş İnsanı, AK Partili siyasetçi, Hukukçu Başar Biberoğlu çok kıymetli bir yazı kaleme aldı.



Biberoğlu Türk İslam toplumunun sürüklenmek istendiği yerleri nokta atışı tespitler ile güncellerken, üzerinde ciddi anlamda düşünmemiz gereken fevkalâde önemli argümanlar ortaya sundu...

BAŞAR BİBEROĞLU:

Gündelik popüler kavramlar arasında en çok kullandıklarımızdan birisi de “zamanın ruhu” kavramıdır.

Şimdi neredeyse herkes bu kavramın çekici ve büyülü dünyasına atıfta bulunuyor.

Zamanın ruhu karşısında akan suların durması bekleniyor, bu ruha karşı gelmek akıldışı bir tutum olarak tasvir edilip şiddetle kınanıyor.

Kavram, hemen her türden beklentiyi karşılayacak bir çeşitlilik içinde yeniden kurgulanıyor, biçimlendirilip muhtevası genişletiliyor.

Bu kavramla ilgili Müslüman toplumların aydınları temelde iki tür tutum ve davranış sergilemişlerdir.

Teslimiyetçi ve ihyacı yaklaşımlar.

Zamanın ruhuna teslimiyeti savunan yaklaşımlar dinin yeni zamanlarda, yeni olaylar karşısında uyumlu bir referans özelliğini kısmen kaybettiği (veya kaybettirildiği) iddiasından yola çıkarak İslam’ı reforma tabi tutmak istemişlerdir.

Buna göre İslam zamanın ruhuna zorlama tevillerle de olsa tabi kılınmalıdır.

Bu bağlamın bugün farklı muhitlerde seslendirilen çeşitli örnekleri arasında belki de en ilginç olanı İslam’ı yerel, bölgesel temsillerle biçimlendirmeye yönelik arayışlardır.

Diğer bir yaklaşım ise ihyacı olanıdır.

Bu yaklaşımda hayatın sürekli değişen yapısı göz önüne alınarak, günlük hayatın gerisinde kaldığı iddia edilen dinimizi yeniden hayatla bütünleştirilmesi istenir.

Reform veya ihya taraftarlarına genel olarak “modernistler” denilmiştir.

Bunların temel yaklaşımları Kur’an ve Sünnet günümüz şartlarına göre yeniden yorumlayarak zamanın koşullarına uyarlamaktır.

Sureti Haktan görünen her iki yaklaşım karşısında teyakkuzu elden bırakmamak gerekir.

Reforma tabi tutulmak istenen veya ihya edilmeye kalkışılan alanların zamanın ruhu ile çeliştiği iddiası, aslında bu ruhun bize zorla da olsa kabul ettirmek istediği (güya modern) kendi değerleridir.

Hâlbuki bunlar karşısında bizim değerlerimiz vardır ve bu değerler yüzlerce yıldır toplumumuza hayatiyet kazandırmış, rehber olmuşlardır.

İslam’ın gelenekselleşen yanlış yorumları elbette düzeltilebilir ve düzeltilmelidir.

Bu bir reform veya ihya değil ıslahtır ve bunu yapmak dinin emridir.

Ama zamanın ruhu ile bağdaşmayan değerlerimizi bu ruha uygun yorumlayarak bağdaştırmaya çalışmak ise ifsattır.

Bize düşen ifsat değil ıslah etmektir.

Öyle ise yapılması gereken zamanın ruhuna teslim olmak değil, bu ruhu sahiplerine bırakıp kendi ruhumuza sahip çıkmaktır.

Peki, nedir zamanın ruhu?

Kimileri buna “asrın idraki” diyorlar.

O hepimizin bildiği “Doğrudan doğruya Kuran’dan alıp ilhamı Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” mısralarında bu terkibin ne anlama geldiğini tartışıp durduk.

İdrak, derinlemesine kavrayışı; anlama işini kökene inerek yapmayı ifade eder.

Yani idrak, derinliği olan bir anlayış ve kavrayıştır.

Mesela 'Ramazan’ı idrak ediyoruz' deriz.

Bu sözümüz bizim Ramazan Medeniyetini kavrayarak onu hayatımıza hâkim kılma arzumuzu ifade eder.

“Asrın idraki” terkibine bu açıdan baktığımızda sanki kaybettiğimiz değerlerimizin yerine ikame edilen veya edilmeye çalışılan bir düşünceyi, bakış açısını, dünya görüşünü yansıtıyor.

Müslüman kalarak içinden çıkılması güç gözüken meselelerin yeterince kavranamayışını yansıtıyor.

Yani bir teslim oluşun, iddiasından vazgeçişin ifadesi.

Üstünlüğü kendi değerlerinde değil, batı değerlerinde gören düşüncelere sarılıp kurtuluşu orada görme anlayışı.

Asrın idraki, bizlere insanlığın yürüyeceği tek yolun batıya doğru olduğunu telkin ediyor.

Asrın idraki, hayatın akışına kendimizi bıraktığımız takdirde her türlü imkâna kavuşacağımızı telkin ediyor.

Asrın idraki, aklımıza, gönlümüze göre bir hayat yaşayarak özgür olabileceğimizi dikte ediyor.

Asrın idraki, evrensel ilkeler adı altında egemenliğini sürdüren kapitalist batı sisteminin idrakini dayatıyor.

Asrın idraki, toplumun tüm kesimlerinde ampulün mucidi Edison’a rahmet okutacak bir din anlayışını besleyip, büyütüyor.

Asrın idraki bize, kendimize ait olmayan bir dünya ve ahiret tasavvurunu giydirmeye çalışıyor.

Aydın geçinenlerimiz çıkıp ta bizim Karacaoğlan gibi: “İlleri var bizim ile benzemez, Dilleri var bizim dile benzemez, Dinleri var bizim dine benzemez” deyip bize ne bu idrakten diyemedi.

Çünkü onlar bunu diyecek tasavvura sırtını çevirmişlerdi.

Gençlerimiz zamanın ruhunun, asrın idrakinin kıskacı altında eziliyorlar.

Onlara kendi ruhları olduğunu, başka ruhlara muhtaç olmadıklarını kavratmamız geleceğimiz adına yapmamız gereken en önemli görevimizdir.