Sarıyer Yenigün, Sarıyer'in Gerçek Tarafsız Gazetesi - İNSANLIĞIN GELİŞİMİ </br>AKLIN GELİŞİMİ İLE BİRLİKTE </br>HAREKET EDİYOR.
ŞEREF AYER </br>KOVULMADIKÇA </br>SARIYER İFLAH OLMAZ!!!
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

İNSANLIĞIN GELİŞİMİ
AKLIN GELİŞİMİ İLE BİRLİKTE
HAREKET EDİYOR.

İNSANLIĞIN GELİŞİMİ </br>AKLIN GELİŞİMİ İLE BİRLİKTE </br>HAREKET EDİYOR.
İnsanlık kendi yazgısını kendi elleriyle yontuyor…
04.07.2022 / 19:07
İstanbul'da saygıdeğer bir Halk adamı olarak, sporun ve sporcunun gelişimine sunduğu katkılar ile adından sıkça söz ettiren iş insanı Ali Büyükasar, 'iyilik ve kötülük' kavramını ve tarihten günümüze kadar ulaşan tüm argümanlarını gazetemize değerlendirdi.

Konuya kendine has samimi üslubu ile yaklaşan Büyükasar, aynı zamanda felsefî anlamda da oldukça önemli anektodlar sundu...



İnsan davranışları üzerine düşünceler “insanlar özünde kötüdür” diyenlerle “aslında insanlar iyidir, koşullar onları kötü yapar” diyenler olarak ikiye ayrılıyor.

Şöyle bir soruya yanıt vermek gerçekten zor olsa gerek: “İnsanlar doğuştan kötüler midir?” Bu soruya yanıt bulabilmek için önce iyilik ve kötülüğün tanımını yapmak gerek.

Ancak tam tanımı da yapılamadığı için nelerin kötü, nelerin iyi olduğundan hareketle konuya açıklık getirilmek isteniyor.

Kötülük genel olarak şiddetle bağlantılı, acı vermek, acı çektirmek ve bundan haz duyma eylemi olarak tanımlanıyor.

İyilik ise eğitimle sağlanabilecek öğrenilebilir bir olgu olarak görülüyor, aynı zamanda zahmetli bir iş ve üzerinde uğraşmak gerekir diye düşünülüyor.

İyilik için bir zorlanmanın söz konusu olduğu, verdiği keyfin ise bir ömre yayıldığı, kötülük gibi insanı güçlü hissettiren anlık hazlar oluşturmadığı vurgulanıyor.

Bu nedenle kötü olmak için pratikte fazla uğraşmaya gerek yok, daha kolay başarabiliyoruz.

İyiliği öğrenmek için gerekirse bedel ödüyoruz.

İnsanların içinde kötülük potansiyel olarak zaten var, aklıyla yaptığı muhasebe sonucu yakalanmayacak olduğunu bilirse ya da bedel ödemeyecek olduğunu anlarsa onu açığa çıkarmakta sakınca görmüyor…

Uygarlık tarihi insan tarafından yaratılıyor ve belirli bir amaca doğru seyir gösteriyor.

İnsanlık kötülükleri aşarak, onu yenilgiye uğratarak, iyiliği açığa çıkararak ilerliyor.

Dünya döndükçe bu ilerlemenin despotizm ve despotlar tarafından sayısız kez önü kesilmek isteniyor.

İnsanlığın gelişimi aklın gelişimi ile birlikte hareket ediyor.

Aklın gelişimi ise despotizmi devre dışı bırakmayı öngörüyor, çünkü insanlığın gelişimi özgürleşme yönünde oluyor.

Alman filozof J.G. Herder (1744-1803) insanlık tarihinin ilerlemesini insanın gelişim evreleriyle koşut olduğunu söyler.

Bebeklik çağı ilk Yahudilere, çocukluk çağı Mısır uygarlığına, gençlik dönemini Yunan uygarlığına, erişkinlik dönemini ise Romalılar dönemine indirger.

Herder’e göre günümüz toplumları en son noktada son aşamaya giden süreci gösterir.

Her evreyi belirli zorunluluk aşamalarından geçen ve yaşanması gereken evreler olarak görür.

Herder tarafından toplumun gelişim süreci insanın gelişim süreci analojisiyle anlatılmak isteniyor.

Amaç insanın gelişimini tamamlamasıdır ve bu gelişim insanın kendi yetenekleri ile oluşur.

Sonuçta eğitim sistemi ne kadar donanımsız bırakılırsa insanın kötü olma olasılığı o kadar artıyor.

Yani insanlık kendi yazgısını kendi elleriyle yontuyor…