Sarıyer Yenigün, Sarıyer'in Gerçek Tarafsız Gazetesi - UZMAN PSİKOLOG MİRAY YALAZ SARIYER TIP MERKEZİ'NDE
ŞEREF AYER </br>KOVULMADIKÇA </br>SARIYER İFLAH OLMAZ!!!
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

UZMAN PSİKOLOG MİRAY YALAZ SARIYER TIP MERKEZİ'NDE

UZMAN PSİKOLOG MİRAY YALAZ SARIYER TIP MERKEZİ'NDE
Sarıyer Tıp Merkezi, kadrosuna çok önemli bir ismi dahil etti. Uzman Psikolog Miray Yalaz, Sarıyer Tıp Merkezi ailesine katıldı.
23.05.2022 / 21:35
39 yıldır sağlık sektöründe güven dolu hizmet veren Sarıyer Tıp Merkezi; yeniliklere açık, şeffaf,
İnsan haklarına saygılı,
güler yüzlü ve kaliteli
Sağlık hizmet ağını genişletmeye devam ediyor.



Sarıyer'in en güvenilir sağlık kuruluşu olarak gösterilen Sarıyer Tıp Merkezi, kadrosuna çok önemli bir ismi dahil etti.

Uzman Psikolog Miray Yalaz, Sarıyer Tıp Merkezi ailesine katıldı.

Bundan böyle danışanlarına Sarıyer Tıp Merkezi bünyesinde destek verecek olan Yalaz, hem öz geçmişi, hem vizyonu hem de Sarıyer Tıp Merkezi'nde vereceği sağlık hizmetini gazetemize değerlendirdi.



UZMAN PSİKOLOG MİRAY YALAZ:

Öncelikle tüm Sarıyerlilere ve İstanbul halkına selamlarımı iletiyorum. Sarıyer Tıp Merkezi Ailesi'nin bir ferdi olarak vatandaşlarımıza sağlık hizmeti sunmanın onurunu ve mutluluğunu yaşadığımı belirterek sözlerime başlamak istiyorum.

Ben öğrencilik yıllarımda çok çeşitli kurumlarda çalıştım.

Psikoloji çok geniş bir alan ve sadece klinik psikolojiden ibaret değil. Hangi alana daha uyumlu olduğunu seçmen gerekiyor.

Bu yolculukta tam olarak şöyle başladı.

Öğrencilik yıllarımda bir karar verdim...

'Her türlü alana girmeliyim ve ben nereye uygunum veya yeteneğim nedir?' Bunu kendim idrak etmeliyim!

Bu soruya cevap bulmak için çok çeşitli alanlarda çalışmam gerekiyordu ki bende tam olarak bunu gerçekleştirdim.

Kendimi sürekli yenilemek ve deneyim kazanmak için sürekli aktif olmayı seçtim ve kendi bireysel yeteneklerim üzerine uygulamalı yöntemler geliştirdim.



Adliyede çalıştım, huzur evinde çalıştım, anaokulların da çalıştım, özel kolejler de çalıştım, kliniklerde staj yaptım ve en son neticesinde hastanelerde ve kliniklerde çalışmak istediğime ve bu alana uygun olduğuma karar verdim.

Akabinde yüksek lisans yaptım.

Mesleğimi aşkla yapmamın bazı anektodlarını da sizlerle paylaşmak isterim...

Yaptığım iş, tam manasıyla hayatın içinden bir meslek.

Çalışırken kendinden de çok fazla şey bulduğun ve kendine fazlasıyla tecrübe kattığın bir meslek.

Tabii ki bütün meslekler çok kıymetli, hepsi birbirinden önemli ancak burada çalıştığım unsur insan.

Zaman geçtikçe dünya değişiyor ve birçok meslek bitiyor maalesef ama ben asla bitmeyecek bir mesleğe sahip olduğumu düşünüyorum.

Teknoloji her şeyin önüne geçiyor ama psikoloji öyle bir alan ki hiç bir unsur bunun önüne geçemez.

Önü çok açık, gelişime çok açık bir bilim dalı olduğuna inanıyorum psikolojinin...

Psikoloji öyle bir alan ki, şu yöntem kesin doğrudur diye bir şey söylemek bana pek uygun gelmiyor.

Çok sayıda eğitimler var.

Ben bu eğitimlerin bir kısmını aldım. Diğer eğitimleri de almaya devam ediyorum.

Fakat şunun farkındayım ki, mesleğimin son gününe kadar, sürekli araştırmaya ve öğrenmeye devam edeceğim.

Her yeni hasta bana yeni deneyimler katacak. Ben bunun net olarak bilincindeyim.

Beni mesleğime bu kadar bağlayan ve heyecanlı kılan unsurun da bu olduğuna inanıyorum.

Mesleğimi çok seviyorum ve gururla icra ediyorum.

Psikolog ve psikiyatrist olarak Sarıyer Tıp Merkezi'nde oldukça uyumlu ve koordineli bir çalışma prensibine sahibiz.

Bana danışan geldiğinde mesleğimizin vermiş olduğu bilgi ve tecrübe ile kişinin aynı zamanda ilaç kullanması gerekip gerekmediğini anlıyoruz.

Örnek veriyorum; kişi yoğun bir depresyon yaşıyor.

Bu durumda beyinde ilgili bölgelere takviye yapılması gerekir.

Bunu fark ettiğim anda hastalarımı Sarıyer Tıp Merkezi bünyesinde hizmet veren çok değerli psikiyatri doktorumuza yönlendiriyorum.

Psikoterapiyi ben yönlendirmeye devam ediyorum ama psikiyatri doktorumuz tarafından da aynı zamanda ilaç tedavisi başlamış oluyor.



Ya da danışan bize gelmeden önce yanlış bir ilaç tedavisi uygulanmış ise bu tespit edilerek doğru ilaç reçete edilerek tedavi süreci sağlıklı koşullarda hızlandırılmış oluyor.

Bunun bir de tam tersi durumlarda oluyor.

Psikiyatri doktorumuza başvuran bir danışan için ilaç kullanmasına gerek yoksa, psikiyatri doktorumuz tarafından bu kişi bana yönlendiriliyor.

Mesleğimizde bir diğer önemli konu kişinin kendi isteğiyle bize başvurması diyebiliriz.

Bazen biz de şöyle bir durum oluyor.

Terapi almayı düşünmeyen bir kişinin yakını bize gelerek o kişiyi tedaviye ikna etmemizi rica ediyor!

Fakat böyle bir uygulama bizim alanımızda mümkün değil.

Bir kişi çok kötü olduğu bir durumda dahi terapi istemediği sürece tedavi başlayamaz.

Öncelikle kişi ne olursa olsun, tedavi olmayı kabul edecek ve bu süreci kendi isteği ile sürdürecek.

Hastalar bazen dirençli olabiliyor.

Bize geliyorlar ama kafalarında soru işaretleri devam ediyor.

"Acaba bu terapi bana fayda sağlayabilecek mi?" Şeklinde bazı ön yargıları olabiliyor...

İlk terapide biz öncelikle danışanın öyküsünü alırız.

Ondan sonra kişinin durumu akut bir durum ise o an yoğun bir kaygı ve depresyon içerisinde ise ona göre bir yaklaşım sergileriz.

Bilişsel davranışlı terapi en çok uyguladığımız yöntem.

Çünkü bu tedavi metodu ile kısa sürede o kişiyi iyileştirmek amaçlanır.

Bazen de bize gelen hastalarımızda akut değil kronik bir durum gözlemliyoruz.

Bu durumlarda daha detaylı öykü alınır ve psikodinamik kuram temelinde çalışılır.

Biraz önce de dediğim gibi danışmanlarımız bazen dirençli çıkabiliyor.

Bu durumda hastalarımıza ilk terapide çok fazla vaatler verilmesini doğru bulmuyorum.

İlk terapi tabir-i caizse bir tanışmadır.



Fakat ilerleyen terapiler de eğer kişiye uygun bir terapi ekolü seçildiyse, kişi yavaş yavaş o terapinin içinde bulur kendini.

John Locke insan zihnini Tabula Rasa yani “boş levha” olarak tanımlamıştır.

Ona göre zihnimizde doğuştan gelen bir fikir yoktur, hepsi deneyimlerimiz sonucu oluşmuştur.

Öğrencilik yıllarımdan bu yana bu felsefi terimi kendime ilke edinerek, danışanlarıma bakış açımı bu zeminde ilerletiyorum.

Yaşamdaki tüm deneyimlerimiz zihnimizdeki düşünceleri belirlediğine göre, bu deneyimleri algılama ve dönüştürme sürecimiz ne kadar sağlıklıysa psikolojik sağlamlığımız da bir o kadar iyi olacaktır.

Psikoterapinin amacı tam da burada başlamaktadır.

Terapistin görevi, psikolojik rahatsızlığı olan kişilere bu olumsuz yaşam deneyimlerini anlama, kabul etme ve dönüştürme sürecinde eşlik etmektir.

Mühim olan bir diğer konu kişinin kendisi için en uygun terapisti seçmesidir.



Eğer kişi akut bir durumdaysa yani yoğun bir kaygı ve depresyon içerisindeyse daha hızlı sonuç veren davranışçı ve destekleyici terapi yöntemleriyle çalışılmalıdır.

Fakat kişide akut bir durumdan ziyade süreğen bir sorun mevcutsa, bu durumda daha derine inilmesi gerekir ve psikoanalitik terapiler tercih edilmelidir.

İlk seansta danışanla terapist arasında kurulan bağ önemlidir fakat danışan terapistin yeterliliği konusunda aceleci davranmamalı, ilk seanstan büyülü bir beklentiye girmeden süreci iyi değerlendirmelidir.

Tüm dünyada yaşanan sağlık, siyasi ve ekonomi sorunları insanları ruhsal anlamda hayli etkilemiştir.

Neticesinde psikolojiye ve psikiyatriye verilen önem her geçen gün artmaktadır.

Özellikle pandemi döneminde sosyal izolasyon süreci hem çocukları hem yetişkinleri oldukça zorlamıştır.

Ruhsal rahatsızlığı olmayan bireyler bile bu süreçte ve sonrasında ciddi sıkıntılar yaşamıştır.

Akabinde hastalıkla ilgili yaşanan korku ve kaygılar, can kayıpları, çocukların eğitim hayatının ve yetişkinlerin iş hayatının sekteye uğraması gibi birçok sorunu beraberinde getirmiştir.



Yaşanan her şey bizim inisiyatifimiz dışında olup, doğanın bize bazı şeyleri hatırlattığı bir süreç olarak yorumlanırsa, bundan sonra daha sağlıklı devam edebilmek adına neler yapılabileceğini düşünmek gerçekçi bir bakış açısı olacaktır.

Biz ruh sağlığı çalışanlarının üzerine düşen görev ise kişilerin yaşadığı sıkıntı her ne olursa olsun yapıcı ve işlevsel bir hale getirmektir.

Ayrıca değinmek istediğim bir diğer husus danışanlarımdan da sıkça duyduğum terapi ücretleri konusudur.

Özellikle yaşanan ekonomik kriz hepimizi sarsmakta olup bu konudaki endişeyi kurum olarak anlamaktayız.

Bu sebepten terapi ücretlerini belirlerken fahiş fiyatlardan kaçınmış olup ortalama bir ücret almaktayız.

İnsanın kendisine yapabileceği en büyük yatırımın psikolojik sağlamlığını arttırması olduğuna inanmaktayım.

Alınan her eşya her mülk bir gün eskirken, ruhsal yatırım insanı daima ileriye taşıyacaktır.

Ruh sağlığında rahatsızlıklar her ne kadar belli başlıklarda toplansa da her insanın kişilik yapısı, yetiştiği aile-toplum ve genetik mirasının ayrı olduğu düşünüldüğünde, tek bir ekole bağlı kalmanın yetersiz olduğu kanaatindeyim.

Bu sebepten terapötik bakış açım eklektik çalışma sistemidir.

Sarıyer Tıp Merkezi'nde psikolojik danışma ve destek süreci, her danışana uygun ve onun ihtiyaçlarını en iyi düzeyde karşılamayı hedef olan bir yaklaşımla sürdürülmektedir.

Bu doğrultuda bireylerin yaşadıkları sorunlara yönelik etkin müdahaleler kısa süreli ve çözüm odaklı terapi, bilişsel davranışçı terapi, varoluşçu terapi, psikodinamik terapi ile aile ve çift terapisi ekollerinden faydalanılarak gerçekleştirilmektedir.



Yaşam devam ettiği sürece insan varlığının değişimi kaçınılmaz bir gerçek olduğundan, mesleğimizde diğer mesleklere kıyasla eğitimin başladığımız günden son güne kadar süreceğinin de bilincindeyim.

Bu sebepten mesleğimi büyük bir gururla icra ettiğimi de belirtmek isterim.

Mayıs ayı itibari ile Özel Sarıyer Tıp Merkezi bünyesinde ergen, yetişkin ve aile terapisi yapmaktayım.

Bilgi ve randevu için hastane ile iletişime geçebilirsiniz.

Sevgiler...