Sarıyer'in Kanaat Önderi Ali Rıza Zaman, Türk toplumunun kanayan yarası olan "bozuk liyakat sistemi" üzerine ders niteliğinde bir yazı kaleme aldı.
Zaman'ın, hassas ve ince tespitleri ile yapmış olduğu analizler bir ışık modeli yaratırken, aynı zamanda çözüm önerileri ile empati denen kavramın realite üzerindeki varlığını tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermiş oldu...
ALİ RIZA ZAMAN:
Bir işi birine yaptırmak için, o işi en iyi yapan “işin ehli” olan kişileri bulmaya özen gösteririz.
Peki, ama bir yönetimde yetki verilince neden liyakat ihmal edilir?
Neden işi en iyi yapabileceklere vermekten korkarlar ve subjektif değerlendirirler (Kişisel takdirleri)?
Neden şeffaf ve objektif olamazlar?
Özgüven eksikliği mi, ego problemi mi, kişisel menfaatleri doğrultusunda bencillikten mi?
Yoksa insanın doğasında olan hırs ve elde etme isteği mi?
Ya da fazlasına sahip olma arzusu mu?
Kimse hayatını başkasına göre düşünerek, sosyalizolasyon korkusuyla kaygılanmamalıdır.
Nasılsak öyle davranmalıyız.
Hayatta kendi hak ettiğimiz başarıları, birilerine mal etmeden kendi bileğimizin hakkıyla almalıyız.
Bunun mutluluğu hiçbir şeyde yoktur.
Öz saygısı ön planda olan kişiler yalnızken de,aynı şekilde kendilerine yakışanı tercih eder ve yaparlar. İştebizler bunainsan gibi insan olmak diyoruz.
“At binenin, kılıç kuşananın:
Her şey, onu gereği gibi kullanmasını bilene yakışır." Atasözü
Yaşadığımız dünyada ahlaki değerler her geçen gün altüst olmuştur.
Özellikle de iş hayatında Nepotizm ve kronizm (akraba ve eş-dost kayırmacılığı), toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Herkes adil, etik, erdemli olmaktan bahseder ama içselleştirme konusuna gelince özünde ne varsa ona göre hareket eder.
Liyakat; yeterlilik gösteren veya gösteremeyen kişiye o işe layık olduğunu veya olmadığını belirten derecelendirme ve değerlendirme, bir göreve ya da bir işe kişinin en uygunluk durumu diyebiliriz.
Bilgi, eğitim, görgü, iletişim, kültürel, fiziksel ve zihinsel becerileri, performansı gibi kişiye farklılık katan özellikleri liyakat sahibi olup olmadığını anlamakta ve seçmekte önemli unsurlardır.
Bir işin ehli olmanın ve liyakatin hayatımızın her alanında aranması gereken nitelikler olduğu, yeterlik ve uygunluk içermeyen bütün işlerin ve ilişkilerin ciddî sorunlara neden olduğu bilinen bir gerçektir.
''Liyakat''ın anlamlarından birinin de ''elbisenin vücuda uygunluğu'' olduğu gerçeğidir.
Ama bilinen gerçekler de, ilgililerin bunları bilmeleri de, ne uygun elbiseler edinmemize yetiyor, ne uygun kişilerin seçilmesini sağlıyor!
Liyakat rekabeti, rekabette başarıyı getirir!
Liyakat sahibi kişilerde rekabet ettikleri de her daim gelişime açık tez ve antitezleri, öngörüleri teknik ve bilimsel doğrularla üretken bir yapıya sahip olarak bulundukları konumlara güç katar, geliştirir ve mevcut düzeyini arttırmayı sağlar.
Gözünüzde canlandırmak için okuduğum bir örnek; neredeyse hepimizin bildiği bir roman ve film olan “Yüzüklerin Efendisi”nde de tılsımlı ve kontrolü zor bir güç veren yüzüğü ele geçirmek için “iyiler ile kötüler” arasındaki savaş anlatılır…
Yüzüğün gücünü bildikleri halde “kontrolsüz güç, güç değildir” özdeyişini kendilerine ilke edinen 'iyiler' kolaylıkla sahip olabilecekleri halde o yüzüğü istemezler.”
İşte hem sınırsız güce sahip olup, hemde kendini kaybetmemek ve kendine hakim olabilmek anlatılmaktadır.
Kendi ile başa çıkabilen, dengeyi, ölçülüğü, uyumu, mantığı ile liyakat sahibi adil insanlar her daim mutlu olur.
Buna Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde; en üstte olan kendini gerçekleştirme, en üst seviyedeki tatmin olarak da örnek verebilirim.
Böyle bir güce sahip olsanız ahlaklı, erdemli ve adil olmaya devam eder miydiniz?