Sarıyer'in Kanaat Önderi Ali Rıza Zaman, ülkenin kanayan yarası olan tarım sektörünün yeniden canlanması için ülke gerçekleri ve dünyadaki gelişmeler dikkate alınarak, kısa, orta ve uzun vadeli plan ve programlar hazırlanması gerektiğini belirtti.
Zaman, Sarıyer Yenigün Gazetesi'ne yaptığı açıklamada, birinci adım olarak üretici tanımı yapılması gerektiğini, çok küçük alanlara sahip üreticilerin birleştirilerek rekabet edebilirliklerinin artırılması, yine bu bağlamda üreticilerin tarım danışmanlarına ulaşımının kolaylaştırılmasının zorunlu kılınması gerektiğini vurguladı.
Tarihten bugüne Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinin lokomotifi olan tarımın, diğer sektörlerin gelişmesi ve tarım sektöründe yaşanan olumsuzluklar nedeniyle ciddi önem arz ettiğine dikkat çeken Ali Rıza Zaman, 16 aydır tüm dünyayı sarsan Covid-19 salgınıyla tarımın büyük bir ihtiyaç olduğu ve öneminin yeniden anlaşıldığını belirtti.
Zaman yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi...
ALİ RIZA ZAMAN:
Son zamanlarda ülkemizde sıkça duyup gördüğümüz ‘Gıda Yardımı’ terimi aslında pandemi sonrası yaşanabilecek en önemli global krizin gıda konusunda olacağının da net işaretidir. İnsanın yaşamını idame ettirebilmesi için en başta ihtiyaç duyduğu şeyin gıda olduğunu düşünürsek, ülkemizde de bu konuda geç kalmadan ileriye dönük tarım eksikliğini önleyecek tedbirler alınmasının zorunlu olduğu açık şekilde ortadadır.
Özellikle birçok gelişmiş ülkenin ürettiğini ihraç etmek yerine kendine yetecek kısa orta ve uzun vadede tohum/gıda stoku politikasını öngördüğü bu günlerde, Türkiye'nin de kendi durumunu hızla tespit edip, özellikle organik tohum/tohumluk stoklarını yeniden düzenlemesi, ithalatını azaltıp ihtiyacını kendi kendine sağlayabilecek bir planlama yapması büyük önem arz etmektedir.
Tarım sektörünün yeniden canlanması için ülke gerçekleri ve dünyadaki gelişmeler dikkate alınarak kısa, orta ve uzun vadeli plan ve programlar hazırlanmalıdır.
Bu bağlamda birinci adım olarak üretici tanımı yapılmalı, çok küçük alanlara sahip olan üreticiler birleştirilerek rekabet edebilirlikleri artırılmalıdır.
Yine bu bağlamda üreticilerin tarım danışmanlarına ulaşımı kolaylaştırılmalı hatta zorunlu kılınmalıdır.
Ülke kaynaklarının çoğaltılmaması ciddi oranda tehdit oluştururken, var olanlarda ise su miktarının “kuraklık” yaşatacak seviyelerde azalması ile fazlasıyla endişe verici bir duruma ulaşmaktadır. Ülkemizde üretimin (gerek iç gerek dış pazar hedefiyle olsun) plansız, pazar araştırması ve maliyet hesabı olmaksızın yapılması da tarım sektörünü olumsuz etkileyen nedenlerden biri olarak görülmektedir.
Tarımsal girdilerin dışa bağımlı ve yüksek maliyetli olması, ülkedeki kayıtlı üreticilerin çoğunluğunun “gerçek” üretici olmaması ve yine bu üreticilerin öncelikli geçim kaynaklarının tarım olmaması da bence en onemli sorunlardan biridir.
Devlet tarafından yapılan üretici desteklerinin kaliteli ve pazarlanabilir ürünleri teşvik ediyor olması bu zaman diliminde daha fazla önem arz ediyor.
Türkiye tarım ülkesi olmasına rağmen tarımsal sanayinin yeteri kadar gelişmemiş olması da düşündürücü...
Ülkemiz iklim koşullarına uygun, iklimsel avantajların olduğu ürünlerin yetiştirilmesi üzerinde ısrarcı bir duruş sergilemesi ve devletimizin bu konu da çiftçimize daha fazla hibe desteği sağlaması, şüphesiz ki üreticinin nesef alması yönünden en önemli unsurlardan biri olacaktır. .
Üretilen her üründe izlenebilirlik ve denetimi sağlamanın yanında, ülke ekonomisine büyük zararlar veren ihtiyaç fazlası veya azlığına neden olan sebeplerin ortadan kaldırılması için üretilen ürünlerin bilgisine online ulaşabilecek veri tabanının bugünkünden çok daha sağlıklı kurulması ve denetlenmesi gerekmektedir.
Mevcut sistemdeki gelişi güzel uygulamalar ve kontrollerin yerine, gıda güvenliğini gerçekten sağlayacak ve sürdürülebilir kılacak; tüketicilerin yerli ürünlere olan güvenini yeniden kazandıracak; tarladan sofraya kadar izlenebilir bir denetim sistemi kurulmalıdır.
Krizi fırsata çevirip, geleceğe dönük gerçekçi ve doğru plan/projeleri kâğıt üstünde değil uygulamada da göstermemiz zorunludur.
Her alanda olduğu gibi tarımsal üretimde de bireysel değil toplumsal hareketin gücünü kullanmamız, sorunların üstesinden gelmemiz açısından son derece önem arz etmektedir!