Sarıyer Spor Kulübü'nün altyapıdan sorumlu yöneticisi Hulusi Derici ile hem Sarıyer'i hem de Türk futbolunun kanayan yarası olan altyapı sorunlarını masaya yatırdık.
Bilgisi, donanımı ve tecrübesiyle Türk futbolunun röntgenini çeken başarılı yönetici, ortaya koyduğu çözüm odaklı sistematik çalışmaları ile genel zihniyetin çehresini değiştirecek bilgiler sundu.
HULUSİ DERİCİ:
Öncelikle belirtmek isterim ki biz Sarıyerliler çok şanslı insanlarız. Coğrafî konum olarak Türkiye'nin en güzel semtindeyiz. Oksijenin bol olduğu, istanbul Boğazı, Belgrad ve Kılıçpınar Ormanları ile Karadeniz sahillerine sahibiz.
16 yıldır Sarıyer'de ikamet etmekteyim ve kendimi tamamen Sarıyer'e adanmış bir hayat ile beraber Sarıyerlilere hizmetkar olmuş bir futbol sevdalısı olarak tanımlamak isterim.
Sarıyerli hemşehrilerim ile bu ilçede yaşamak kesinlikle çok ayrıcalıklı bir durum.
Tüm değer katmanlarımız ile beraber kendimi Sarıyer halkının elemanı olarak görüyorum.
Sarıyer halkına ve tüm Sarıyer taraftarına hizmet etmenin onurunu, gururunu yaşamakla birlikte ayrıca aldığımız sorumluluğun da net olarak farkında olduğumuzun bilincindeyiz.
Başkanımız Saffet Akkoyun'un kulübümüz için 9 yıldır sergilediği büyük hizmetler ışığında biz de verilen görevleri layıkıyla yerine getirmekle mükellefiz. Başkanımız Akkoyun'un Sarıyer'e olan sevdasını ve azimli çalışmalarını gördükçe bizlerde fazlasıyla etkileniyor ve extra motive oluyoruz. Olağanüstü zor şartlarda Sarıyer'i ayakta tutan ve kimseye muhtaç etmeden en kaliteli hizmetleri sunan Başkanımız Sayın Saffet Akkoyun'a ne kadar teşekkür etsek azdır.
Genel konuşmamızın başında bu gerçeklerin altını çizmek istedim. Gelelim altyapı için hangi doğru çalışmaların kurtarıcı olacağı konusuna.
Ben en büyüğü 33, en küçüğü 13 olmak üzere 5 çocuk sahibi bir babayım. Bunun da etkisiyle çocuklara olan sevgim ve onları hayata hazırlamak için gösterdiğimiz emekler bana inanılmaz mutluluk veriyor.
Altyapının ne kadar önemli olduğunu, futbolcu yetiştirmenin ne kadar değerli olduğunu tüm spor camiası kabul etmiş durumda.
Türkiye'de altyapıların maalesef tarih boyunca çok fazla ihmal edildiğini rahatlıkla söyleyebilirim.
83 milyonluk Turkiye'de neredeyse hiç denecek kadar futbolcu çıkmazken altyapılarımızdan, önemli takımlarda oynamış, önemli mevkilere ulaşmış futbolcular çıkmazken, 3 milyon Türk'ün yaşadığı Almanya'da iki Türk oyuncu Almanya milli takımında oynuyor.
Bizim milli takımlarımızda oynayan çocuklarımızın çoğu Almanya'da, Belçika'da, Avusturya'da, Danimarka'da altyapılarda yetişmiş Türk çocukları...
Sonuç olarak çocuklarımızda problem yok.
Bizim altyapılara bakış açımızda, altyapıda sergilediğimiz eğitimde problem var.
Dolayısıyla artık deniz bitti.
Kulüpler milyarlarca yüklü borcun altındalar. Altyapılara ehemmiyet vermek, kıymet vermek, altyapıda bir üst akıl kurmak, başarılı bir altyapı organizasyonu kurmak artık elzem haline geldi.
Deniz bitti. Bunu artık herkes kabul ediyor.
Bakıyorsunuz Fenerbahçe'nin alt yapısında oynayan 18 yaşındaki bir çocuğumuzu, Fenerbahçe görmüyor, başka kulüplerimizde görmüyor, Portekiz 3. Liginde bir takım görüyor ve transfer ediyor. Bu futbolcunun ismi Melih Demiral.
Sonra Alanyaspor'a transfer oluyor. Fenerbahçe ise Melih'i Alanyaspor'da oynarken transfer etmek istiyor fakat Melih Demiral'da cevaben "ben zaten Fenerbahçe'nin oyuncusuydum, beni görmediniz, değer vermediniz" diyor ve Fenerbahçe'nin teklifini reddediyor.
Elimizdeki mücevherlerin farkında değiliz. Altyapılara samimi olarak değer vermiyoruz. Elit liglerde forma giyecek kalitede oyuncular yetiştiremiyoruz.
Bu bakış açısının topyekün değişmesi gereken bir dönemdeyiz ve kesinlikle değişeceğine inanıyorum. Değişmek zorunda...
Bu sadece Sarıyer'in sorunu değil, 3 büyükler dahil tüm Ülke futbolunun sorunu.
Doğru işlerin yapılmadığı ve yanlışlar silsilesinin hakim olduğu yılları ve zihniyeti artık yok etmeliyiz.
Altyapıya önem vermeyen kulüplerin geleceği olamaz.
Altyapıların en önemli sorunu futbolcu seçimidir.
Ayağı topa yatkın diye futbolcu seçiyorlar.
Sadece futbol değil, tüm iş kollarında acı örnekler vardır. Mezarlıklar yetenekli ama hiçbir noktaya gelememiş insanlarla dolu...
Görüyoruz ki sadece yetenek yetmiyor.
Yetenek kadar karakterde esas alınmalıdır. Ayrıca yetenek kadar fizik güç unsurları da en önemli kriter olmalıdır.
İnsanlara karakteri öğretemezsiniz. Karakter doğuştandır. İki kardeş bile çok farklı karakterlerde olabiliyor.
Konuları tek tek ele alacak olursak zihinsel dayanıklılık, duygusal dayanıklılık, fiziksel dayanıklılık ve futbolcunun karakteri... Bu unsurlar başarının anahtarıdır.
Yetenek ile beceri çok farklı şeyler.
Yetenek doğuştan, beceri sonradan kazanılan bir unsurdur.
Messi doğuştan yetenekli. Fakat Ronaldo becerikli. Çalışmanın eseri... Çalışarak büyük futbolcu olmuş. Peki çalıştıranlar kim? Doğru antrenörler. Doğru çalışma sistemleri ve doğru seçilmiş çocuklar.
Bu vesileyle bir göz atalım, Türkiye'de ne yapılıyor?
U 13 takımının hocası farklı bir antreman metodu uyguluyor, U 17 takımının hocası ise çok farklı... Ne bir sistem var ne de uzun vaadede bir proje! Hiçbir şey yok.
Bu durumda bir futbol kültürü ve bir futbol aklı oluşması mümkün olmuyor.
Önce antrenörlerin eğitilmesi gerekiyor. Belli bir felsefeye erişim sağlanmalı ve futbolcularımıza uygulanan tüm taktik, teknik bilgiler ortak bir lisan üzerine inşa edilmelidir.
Bir antrenör düşünün; devamlı olarak çocuklara bağıran, azarlayan bir yapıda ve diyalog sıfır... Diğer yandan ise profesyonel kimliğe yakışan ne kadar doğru iş varsa hepsini harfiyen uygulayan bir antrenör örneği.
İki çok farklı karakterin aynı sistem içinde yer alması plan ve programı olmayan kulüplere özel bir durumdur.
Xavi ve Messi'nin arasında 7 yaş fark var ama aynı kültürün ve aynı futbol aklının ürünleri olarak aldıkları eğitimler ile kendi dönemlerine damga vurdular.
Çok önemli bir spor felsefecisi var, Bill Beswick. Kendisi psikolog. "Odak Noktamız Futbol" isimli muhteşem bir kitabı var. Ben kendi bilgilerimin üzerine bu kitabı okuduktan sonra çok faydalı terimler ilave ettim diyebilirim. Bunun için biraz sevdalı olmak lazım, biraz araştırmak lazım... Neyi nasıl yapıyorlar? Doğru teşhisi ve tüm tedavi yollarını nasıl keşfediyorlar!
3 Milyon Türk'ün yaşadığı bir ülkeden envai çeşit futbolcu çıkıyor da bizden neden çıkmıyor?
İnsan psikolojik bir varlık.
Çocukların psikolojisi ise çok daha farklı.
13, 14 yaşındaki bir çocuğun ergenliğini de düşünürsek psikolojisine sağlıklı dokunuşları yapmak şart.
Farklı gelir gruplarındaki çocuklar aynı takımda buluşuyor. Farklı yerleşim yerlerinden, farklı kültürlerden bir araya geliyorlar.
Mental bir gelişim sağlamak için önümüzdeki sezon altyapımıza üst düzey bir spor psikoloğu kazandıracağız.
Çünkü çocuklarımızın hepsinin zihinsel ve mental gelişimini eksiksiz olarak sağlamamız gerekiyor.
Sadece futbolu yetenekli olması yetmiyor. Zihinsel ve duygusal dayanıklılığı yoksa çocuklarımız heba olup harcanıyorlar.
Bu sebeple pedagog eksikliğini önümüzdeki sezon kesinlikle çözeceğiz.
Biz Sarıyer'in altyapısında tüm çocuklarımızın bir felsefe ile yetiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Dolayısıyla U 16 takımının antrenörünün veya U 14 takımının antrenörünün kendi başına buyruk davranma dönemini kapatıyoruz.
Artık ortak futbol aklı üzerine bir eğitim Projesi hayata getireceğiz ve tüm yaş kategorilerinde antremanlar aynı futbol terimleri üzerine şekillenecek.
Antrenörlerlerin TFF'den aldığı bir diploma ile bu işi oldu bittiye getiremeyiz. Altyapının bir el kitabı olmalıdır. Hocalarımızda bu kültürü benimsemiş kişiler olmalıdır. Çocuklara davranış biçiminden, antrenman metodlarına kadar ortak bir akla erişmeliyiz.
Başarı ancak böyle gelir.
Bunun dışında başarı tesadüfen olur. 10 senede bir futbolcu çıkar!
Yöneticiler ve antrenörler karşılıklı olarak bilgiye ve emeğe saygı duymuyorsa orada işler eksi ile başlıyor demektir. Eğer adalet anlayışına saygı duymuyorsa bir eksi daha yazmamız gerekir.
Altyapıların en büyük sorunlarından biri de kulübün yetkili kişilerine herkes futbolcu öneriyor. Veliler dahil devamlı olarak futbolcu getiriyorlar. Dolayısıyla yol geçen hanı gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bir bakıyorsunuz takımda 26 futbolcu olmuş. Ben buna katiyen karşıyım. 26 futbolcu nedir Allah aşkına.
Altınordu'nun, Ajax'ın, Barcelona'nın, Real Madrid'in, Bayern Münih'in altyapılarına bakalım... Hepsinin kadrosunda 20 oyuncu var. Zaten TFF'de kulüplere "sadece 20 oyuncu sahaya sokabilirsin" diyor. Diğer futbolcular tel örgünün arkasında maçı izliyor.
Bizim amacımız altyapılarda şampiyon olmak değil ki! U14 takımı Şampiyon olsa ne olacak? Burada en önemli hedefimiz her konuda üst düzey futbolcu yetiştirebilmektir. A takıma yıldız adayı isimler kazandırabilmektir.
Büyük kulüplerimizin yıllardır yaptığı ahlak dışı işler var. Çakma diye tabir ettiğimiz oyuncular ile 2005 doğumlu çocukların arasında 2003 doğumlu çocuklar oynuyor. Nüfus kağıdına doğum tarihi geç kaydedilmiş çocuklar bunlar.
Bu şekilde şampiyon oluyorlar ve maalesef kendi liglerinde oynayan tüm rakip takımların hakları gasp edilmiş oluyor.
Bu nedenle altyapıda ele alınması gereken esas konu şampiyonluk değil, ahlaklı ve kaliteli futbolcu yetiştirmektir.
Bunun için tüm adalet duygumuzla Sarıyer'de 20 kişilik takımlarımızın hepsi adil düzenin karakteristik tüm özelliklerini sergileyecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
5 yıllık bir plan dahilinde çalışıyoruz. Sarıyer Spor Kulübü 5 yıl içinde altyapıda devrim niteliğinde işlere imza atacak. Bunu garanti ediyorum.
Altyapıdan A takıma ilk 11'de oynayacak düzeyde her sene en az 2 futbolcu vermeyi hedefliyoruz.
Konumuzla alakalı bir örnek sunmak istiyorum; 2008 veya 2009 yılında U 15 milli Takımımız, Fransa'nın U 15 takımını 2-0 yeniyor. Şimdi buraya dikkat edelim. Bize yenilen o Fransa milli takımında oynayan çocukların hepsi Avrupa'nın Elit liglerinde üst düzey futbol oynuyorlar. Umtiti, Pogba bunlardan sadece ikisi... Fransa'yı yenen bizim Türkiye U 15 milli takımında ise sadece bir çocuğumuz iki yıl önce 20 dakika Eskişehirspor'da süre alabildi. Diğerleri ortalıkta yok.
Ama o tarihteki Fransa U 15 takımı futbolcuları şu anda Avrupa'nın çok önemli takımlarında forna giyiyor.
Nasıl biz onları 2-0 yenebildik. Çünkü bizim amacımız geçici başarılar. O sene şampiyon olmak, o sene Fransa'yı yenmek...
Ve daha da önemlisi 2 yaş daha büyük çocuklarla o Fransa'yı yeniyorsun. 18-19 yaşında fizik gücü farkı çok belirgin olmaz. Ancak 14 veya 15 yaşında kendinden 2 yaş büyük çocuklarla oynamak aradaki yaş farkını hemen hissettirir.
Üzülerek söylüyorum ki onlarca yılımız ve binlerce çocuğumuz yok olup gittiler.
Çünkü Türk futbolunun altyapısında planlama denen bir kavram yok.
Bugünü kurtaralım, yarına Allah Kerim. Maalesef böyle bir zihniyetimiz var bizim.
Fakat Alman, ingiliz, ispanyol öyle düşünmüyor. Bu insanlar geleceği planlıyor.
Tüm bu örneklerden de aldığımız dersler ile Sarıyer'de biz doğru antrenörler ile sistematik güçlü bir yapılanma kuruyoruz.
Tüm Hocalarımız aynı sistem üzerine çalışacak ve bununla beraber tüm yaş kategorilerinde futbolcularımızın sistemi ezbere bileceği bir eğitim modeli getiriyoruz.
Çocuklarımızın ergenlikteki travmalarını nasıl çözeceğiz?
Altyapımızda her yaş grubu için 1 tane hocamız var.
1 antrenör 20 futbolcu. Bu çok ağır yük.
Omuzlardaki yükü hafifletmek adına U16, U17 ve U 19 takımlarımızda yardımcı Antrenör dönemini başlatıyoruz.
Bu kararı almamızın en önemli nedeni çocuklarımız ile antrenörlerimizin çalışma ortamını sağlıklı şartlar ile yeniden dizayn etmemizdir.
Sir alex Ferguson faal olarak çalıştığı dönemlerde futbolcularla yakın ilişkiler kurar, hatta evlerine kadar giderek tüm aile yaşantılarını yakından kontrol ederdi.
Dolayısıyla hocalarımızın da hayatını biraz olsun kolaylaştırmamız lazım ki futbolculara verilen eğitim yalnızca saha içinde sınırlı kalmasın.
Sarıyer'de yapacağımız yeniliklere bir de 'karne' ekleyeceğiz.
Çocuklarımızın artık bir karnesi olacak. 22 kriterde puanlama yapacağız. Sezon başında, ortasında ve sonunda olmak üzere yılda 3 kez çocuklarımız için karne hazırlayacağız.
Çocuk kendine teknik beceri olarak kaç puan veriyor? Fiziksel dayanıklılık olarak kaç puan veriyor? Zihinsel rahatlık, huzur açısından kaç puan veriyor?
Çocuk önce kendine puan verecek sonra antrenörü de çocuğa kendi düşüncesindeki puanları vererek karşılaştırma yapılacak.
Arada ciddi puan farkları varsa, örneğin çocuk kendine 9 puan, hocası ise çocuğa 5 puan verdiyse antrenörümüz çocuk ile buluşacak ve bire bir görüşme yaparak farkındalık durumu sağlıklı bir unsurda değerlendirilecek.
Bu şekilde uluslararası 22 kriter üzerine profesyonel bir uygulamayı Sarıyer'de hayata geçireceğiz.
Ayrıca bir diğer mühim konu ise amatör kulüplerimizin varlığının değerlendirilemiyor pozisyonda olmasıdır.
Sarıyer'deki Amatör Spor Kulüplerimizi fazlasıyla önemsiyoruz.
Sarıyer'in pırlanta gibi gençliği var.
İlçe bazında çok genç bir nüfusa sahibiz.
Amatör Spor Kulüplerimiz yeteri kadar desteklenir ve kaliteleri yükselirse, bu durum muhakkak ilçenin tek profesyonel futbol takımı olan Sarıyer'in de faydasına olur.
Gerek ben gerekse Sarıyer'in altyapısında görev alan antrenörlerimiz ile beraber kademeli olarak Sarıyer'de amatör takımların maçlarına gideceğiz.
Oradaki oyuncuların takibi eksiksiz olarak gerçekleşecek ve sürdürülecek.
Ayrıca önümüzdeki süreçte Sarıyer'de faaliyet gösteren tüm amatör spor kulüplerimiz ile bir kahvaltı organizasyonu düzenlemeyi planlıyoruz.
Bu sayede yapacağımız istişareler ile büyük bir aile olarak ilçemizde gençliğimizi yeniden ayağa kaldırmak niyetindeyiz.
Geçtiğimiz günlerde Yeniköyspor'un altyapı koordinatörü Fatih hoca ile konuştuk. Göstermiş olduğumuz ilgi ve yakınlıktan dolayı çok mutlu olduğunu ifade etti. Bu tarz görüşmeler tüm kulüplerimiz ile süresiz olarak hayata geçirilecektir.
Sarıyer Spor Kulübü olarak ilçemizde ki tüm amatör spor kulüplerimiz ile kucaklaşacağız.
Sarıyer'in birleştirici ve bağlayıcı bir kulüp olduğunu yeniden tüm kamuoyuna göstereceğiz.
İstanbul'un 4. Büyüğü Sarıyer'dir. Bu gerçeği göz önünde bulundurmalıyız.
Gerçek kimliğimiz bu.
Türkiye'nin 4. Büyüğü Trabzonspor'dur, İstanbul'un 4. Büyüğü Sarıyer'dir.
Bu bağlamda tüm kulüpler ile olan ilişkimiz düzeyli, kaliteli ve güven ortamına dayalı olmalıdır.
Örnek verecek olursam; Sarıyer Spor Kulübü olarak amatör bir kulüpten oyuncu alacaksak, önce o çocuğun kulüp başkanı ve hocası ile konuşmamız gerekir. Direkt olarak ebeveynleri ile görüşme yapmak kesinlikle bizim uygulayacağımız bir davranış biçimi olamaz.
Verilen emeklere karşı saygımızı her daim muhafa eden bir anlayışta yer almalıyız.
Spor kültürünün, sağlık, ahlak ve tüm yaşamı ile çocuklarımızı kötülüklerden koruyan bir kalkan olduğunu unutmayalım.
Ergenlik döneminde sporla uğraşmayan çocuklar maalesef genel olarak kötü alışkanlıklar ediniyor.
Burada önemli bir detay var.
Her 'çocuk sporcu' profesyonel olacak diye bir kavram yok.
"Çocuğum futbolcu olsun, zengin olsun, beni kurtarsın" şeklinde olan tüm yaklaşımlar maalesef çocuklarımızın gerçek yeteneklerinin ortaya çıkmasına büyük ölçüde engel olmaktadır.
Çocukların üstüne yüklenen bu ağır yük kaldırılamaz ağırlıkta olabiliyor.
Bunun için tüm anne ve babalara düşen görev, futbolun yanında kesinlikle çocuklarımızın eğitimlerini de ciddi anlamda önemsemeleri ve uygulama metodlarını zaman kaybetmeden hayata geçirmeleri olacaktır.
Çocuklarımız futbolcu olacaksa zaten bunun önünde kimse duramaz. O çocuğu birileri mutlaka bulup çıkarır. Gökhan Gönül Gölcükspor'dan, Unut Meraş Sarıyer'den çıktı... Yetenekler gizli kalmaz.
Altyapılara önem verilirse bu yıldız isimlerin sayısı katlanarak devam edebilir.
Fakat çocukların velileri de şunu bilmelidir. Çocukları futbolcu olamayabilir. Bu nedenle altını bir kez daha çiziyorum; Çocuklarımızın akademik eğitimlerini ihmal etmeyelim.
Yaşanmış gerçek bir olayı sizinle paylaşmak isterim.
Bir takımda antrenör oyuncusu ile konuşuyor "yavrum sen futbola çok hevesli birisin. Ancak ben senin iyi bir takımda, iyi bir futbolcu olacağını düşünmüyorum. Lütfen akademik eğitimini ihmal etme" diyor. Çocuk ise hocasının uyarısını dikkate alıyor ve okul eğitimini en üst seviyede noktalayarak hayatını kurtarıyor. Sonra hocasına gelip Teşekkür ediyor. "Hocam açık yüreklilikle beni uyardınız, ufkumu açtınız. Sizin sayenizde meslek sahibi oldum" diyor. Dolayısıyla çocuklarımıza daima dürüst olmalıyız ve onların hayatına sadece futbolda değil, yaşamın her alanında mucize dokunuşlar yapmalıyız.
Sarıyer Spor Kulübü olarak
çocuklarımızın gerilim psikolojisi ile özgüven kaybı yaşamamaları için üstümüze düşen sorumlulukları yerine getiriyor ve tüm benliğimizle çalışıyoruz.
Bunun Işığında acı bir örnek vermem gerekecek; Yıllar önce bir okul takımında 8 yaşında olağanüstü yetenekli bir çocuk gördüm. 'Messi'nin çocukluğu bu olsa gerek' şeklinde yorumlar yapıyorduk. Sonra öğrendim ki çocuğun babası almış oğlunu kapı kapı gezmiş. Tutmuş oğlunun kolundan Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş dolaşmış. Bu takımlardan Beşiktaş çocuğu kadrosuna katmış. Çocuk İki buçuk ay oynamış sonra hüngür hüngür ağlayarak babasına koşuyor ve "ben Beşiktaş'ta oynamak istemiyorum" baba diyor. Sebebi ise antrenörün devamlı olarak çocuklara bağırması, azarlaması, hakaret etmesi sonucu çocukların psikolojisi altüst olmuş.
Bu çocuğu yine okul takımında izlediğimde neredeyse futbolu unutmuş olarak gördüm. Çocuk bitmiş. Zihinsel olarak dağılmış.
6 ay kendine gelemedi. Sonra Altınordu'ya gitti, orada da başarılı olamadı. Olağanüstü yetenekli bir yıldız adayı yok oldu gitti.
Buradan şu sonuç çıkıyor. Çocuklar eğlenerek öğrenmeli. Azarlanarak, küçük düşürücü, moral bozucu hakaret vari söylemler ile Antrenörlük yapılmaz.
Çocuklarımıza şefkatli yaklaşacağız, onları dinleyeceğiz, psikolojilerini empati yaparak anlamaya çalışacağız...
Çocuklar zevk almadan hiçbir şey öğrenemezler.
Devamlı baskı, devamlı yüksek tansiyon olmaz, olmamalı.
Gerek antrenörler gerekse veliler, çocukların özgüvenli yetişmelerinin önüne set koymamalı aksine onların başarı kriterlerini desteklemek adına motivasyon kaynağı oluşturmalıdırlar.
Biz Sarıyer Spor Kulübü olarak bundan böyle altyapıda çağ kapatan, çağ açan bir başarı halkası ile tarihin yeniden temellerini atmaktayız.
Sarıyer'i futbolcu tarlası yapacağız.
Sarıyer ilçe olmasına rağmen 370 bin nüfusa sahip...
75 bin nüfuslu Burdur, 36 bin nüfuslu Sinop'u ele alalım. Bunlar il.
Sarıyer'in muhteşem bir kapasitesi ve genç nüfusu var.
Doğru kültür ve doğru eğitim ile Sarıyer'de çok ciddi anlamda ve yüksek potansiyelde futbolcu yetişir.
Sarıyer eğer kendi ilçesindeki kapasiteyi değerlendirme kapsamı içine dahil ederse, korkunç derecede genç ve gelecek vaadeden mücevherleri rahatlıkla keşfedebiliriz.
Buradan tüm Sarıyerli hemşehrilerime sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Halkımızın gönlü ferah olsun. Onları mutlu etmek için başta Başkanımız Saffet Akkoyun olmak üzere tüm yönetici arkadaşlarımızla beraber başarı için fedakarca çalışmaya ve tüm gayretimizle emek harcamaya devam edeceğiz.