Sarıyer'in sevilen ve önde gelen ismi Ali Rıza Zaman günümüz toplumunun geleceğe açılan penceresini gazetemize değerlendirdi.
Daha önce de bir çok konuda örnek teşkil edecek bilgiler ve çözüm yolları sunan Zaman, yeni nesil ve Türkiye'nin geleceği için önemli mesajlar vererek uyarılarda bulundu.
Sunduğu anektodlar ile tünelin ucuna ışık tutan Sarıyer'in kanaat önderi, dikkat çeken olayların röntgenini çekti.
ALİ RIZA ZAMAN:
Sistemli ve programlı bir düzenleme ile üstünde çalışılması ivedilikle zorunluluk olan konuların başında gençliğimiz geliyor... Bu bağlamda direkt konuya girmekte fayda var. Gençlik nereye gidiyor? Büyüklere yapılan saygısızlık ne zaman büyümenin bir göstergesi haline geldi?
Neydi bizi bu duruma düşüren? Hep mi sebep dışarıdaydı. Hiç mi aklımıza gelmez sebebi içimizde aramak?
Belki de gençliğin bu hale gelmesinin sebebi bizdik ve hatayı her zaman dışarıda aramaktan asıl kaynağı bulamadık.
Peki, gençliğe ne oldu?
Öncelikle elimizden telefon düşmeyen bir gençlik olduk, bu inkar edilemez.
Telefonlarımız adeta üçüncü elimiz, kolumuz, bacağımız olmuş vaziyette ve telefonlardan yaptığımız bir çok şeyde boş yere vakit kaybından başka bir şey değil.
Kimin kimle nerede ne yaptığı ile o kadar çok ilgilenir olmuşuz ki elleri kanayana kadar yazan yazarların o içimize bir çağlayan gibi işleyen cümlelerinden mahrum kaldık.
Telefonlarımızda dolaşırken gördüğümüz bir sözü güzel diye paylaştık ama ne o sözü yazan yazarın hayatını araştırdık ne de o sözde ne anlatmak istenildiğini. Sadece gözümüze güzel geldi diye paylaştık ve asla altında yatan o derin manayı göremedik.
Çünkü akıllı telefonlarımızın bunu da düşünebileceğini zannettik. Tıpkı başka şeyleri düşünebileceğini zannettiğimiz gibi…
Artık eskisi gibi değil gençlik. Eskiden dışarıda buluşmaya gidildiğinde sohbet sohbeti açar, vakit nasıl geçti anlaşılmazdı.
Şimdi gençlik bir araya gelmeye kalksa birbirlerine nasıl olduklarını sormaktan önce oturdukları kafenin wifi şifresini soracak hale geldi.
Bir araya gelmenin önemini ve anlamını unuttuk.
Çünkü telefonu elimize almadığımız dakikalarda kaçırdığımız dedikodu arkadaşımızın nasıl olduğundan daha mühim hale geldi.
Eskiden beridir vardır... Birinin arkasından kuyu kazma işi... Lakin şu zamanlarda attığımız adımları sadece bizim için kazılan kuyulara düşmemek için değil, diğer insanlar için açılan kuyulara da düşmemek için dikkatli bir şekilde atıyoruz.
Artık bir biri ardından iş çevirmeyen, yüzüne gülüp arkasından demediğini bırakmayan insanlarla doldu dünya.
Eskiden dost demek kardeş demekti. Güvenilecek bir dal, sığınılacak bir limandı kardeş. Ama artık kardeş dediğimiz insanlar da vurunca, insan insan olmaktan çıkarda onu kim suçlar?
Günümüzdeki gençlik gerçekten örf, adet, toplum kuralları, nezaket kuralları gibi kavramları yok sayarak yetişmekte.
Her şeye ellerinin altındaki telefonla ulaşabileceğini zannetmekte.
Haklı olduğu yerler var amenna lakin asla bir insan ile mesajlaşırken gerçek duygularının ne olduğunu anlayamazsınız.
Zaten sadece mesajlaşırken değil sözde sosyal ama asla sosyal olmayan 'sosyal medyada' kimse olduğu gibi değil, olmak istediği ya da hayatında olmasını istediği kişinin olmasını istediği gibi davranıyor. Kimse kendi değil. Kimse özünün değerini bilmiyor.
Artık kurulan tüm arkadaşlıklar, tüm dostluklar çürük temeller üzerine atılıyor ve bir esintide yerle bir oluyorlar.
Kimse birbirine güvenmiyor.
Herkes kendisine en çok güvenen insanın arkasından iş çeviriyor.
Gençler saygı nedir, kıymet nedir, alın teri nedir bilmiyorlar.
Babalarının gecelere belki de sabahlara kadar çalışıp kazandığı parayı çarçur ediyorlar içleri sızlamadan.
Annelerinin onları düşündüğü için yaptıklarını ellerinin tersi ile itiyor, saygısızlığı ellerine almış koşarak gidiyorlar.
Birilerinin buna dur demesi lazım ama kimse kimseyle uğraşmak istemiyor.
Kimse artık birinin derdini daha dinleyecek gücü kendisinde bulamıyor.
İyiye gitmiyor bu gençlik.
Hem de hiç iyiye gitmiyor.
Ne zaman ki büyüme göstergesi kendisinden büyüklere saygısızlık yapmak olarak değil de kendisinden küçüğe bile yeri geldiğinde saygı duyulması gerektiği bilincine gelecek, işte o zaman gençlik daha iyi yere gidecek.
Çünkü şimdiki gençliğin yürüdüğü yol, yol değil ki sonu hâyır’a varsın.
Sosyal anlamda ve yaşamın her anında hepimize çok önemli görevler düşüyor.
Bize ne demeyeceğiz, sorumluluk alacağız ve Türkiye'nin geleceğinde baş rol oynayacağız.
Herşeyi devlet babadan beklemeyeceğiz...
Aklı selim tüm insanlar mahallelerde, sokaklarda eğitimci olacak.
Vatan, Bayrak, devlet ve millet sevgisi tüm gençliğe sürekli olarak aşılanacak ve sevgiyle, saygıyla gelişen bir geleceğin temelleri yeniden güçlendirilecek.
Bunu hep birlikte, el ele başaracağız ve gelecek güzel günlere sağlam adımlarla ilerleyeceğiz...