Sarıyer Yenigün, Sarıyer'in Gerçek Tarafsız Gazetesi - SİZİ BİR KELİMEYİ SÖYLEMEYE ÇAĞIRIYORUM
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

SİZİ BİR KELİMEYİ SÖYLEMEYE ÇAĞIRIYORUM

SİZİ BİR KELİMEYİ SÖYLEMEYE ÇAĞIRIYORUM
Tabiînin büyük alimlerimden İmam Süddî şöyle demişti: Ebu Talib'in vefatı yaklaşınca Kureyş kabilesi şöyle dedi:
24.01.2020 / 17:37


Tabiînin büyük alimlerimden İmam Süddî şöyle demişti: Ebu Talib'in vefatı yaklaşınca Kureyş kabilesi şöyle dedi: "Ebu Talib'e varıp, ondan kardeşinin oğlu (Muhammed'i) bizimle uğraşmaktan vazgeçirmesini isteyelim. Çünkü o öldükten sonra, Muhammed'i öldürmekten utanırız. Eğer Ebu Talib öldükten sonra, Muhammed'i öldürmeye kalkarsak, bütün Araplar, "Kureyş'i Muhammed'i öldürmekten alıkoyan Ebu Tâlib idi. O ölünce, Muhammed'i öldürdüler" derler. Bundan dolayı bir toplulukla birlikte Ebu Süfyan, Amr b. Hişâm ve Nadr b. Hars, kalkıp Ebu Talib'e gittiler ve ona,

-"Sen bizim büyüğümüzsün" deyip düşündükleri şeyleri söylediler. Ebu Talib de, Hz. Muhammed'i (sav) çağırdı ve;

-"Bunlar senin kavmin ve amca oğullarındır. Senden, onları kendi dinleriyle baş başa bırakmanı istiyorlar ve seni dininle baş başa bırakmayı teklif ediyorlar" dedi. Mekkeli müşriklerden Ahnes b. Şerik ise şunları söyledi;

-"Sen, bizi ve ilahlarımızı yermeyi bırak! Biz seni ve ilahlarını bırakalım! dedi. Ayrıca isterse başlarına kral olmasını, mal-mülk vermeyi, Mekke'nin en güzel kızlarını ve daha nice dünya nimetlerini teklif ettilerse de Peygamberimiz (sav) amcasına dönerek;

-"Ey Amca, onları öyle bir kelimeye davet ediyorum ki, onunla cennete gireceklerine kefilim! O kelimeyi söylediğinizde, onunla Araplara hakim olasınız, Arap olmayanlarda size karşı yumuşasın, uysallaşsın." dedi. Ebu Cehil;

-"Ne kadar sevindirici bir kelimeymiş o! Haydi söyle onu bakalım? O kelime ne ise biz onu değil bir defa on kez söyleyelim" dedi.


Peygamberimiz (sav); -"La ilahe ilallah deyin kurtulun," dedi.

Peygamberimiz (sav) bu Kelimey-i Tevhid ile, müşriklerden daha önce yaptıkları putları ve putlaştırdıkları dünya nimetlerinden para, makam, kadın gibi kalplerinden ve hayatlarından uzaklaştırıp, kalplerini yalnızca Allah ve Rasul sevgisiyle doldurarak, hayatlarını İslamî esaslara ve Allah'ın kanunlarına göre tanzim etmelerini istemişti.

İnsanı Allah'tan uzaklaştıran, Allah ile arasına giren tüm bürokrasiden, bu gerek şahıslar, gerek ideolojiler, gerek eşya olur fark etmez hepsinden kurtulması gerektiğini söylemişti.

Allah'tan korkar gibi kimseden korkmamayı, Allah'ı sever gibi kimseyi sevmemeyi, Allah'tan yardım ister gibi kimseden yardım istememeyi, dünyanın her yerinde ve her zaman da sadece ve sadece Allah'ın rızasına talip olunması gerektiğini vurguladı.

-Amca Ebu Talip; "Bu ke¬limeden başka bir şey söyle; çünkü senin kavmin bundan hoşlanmıyor..." dedi. Bu¬nun üzerine Hz. Peygamber (sav), "Ben, onlar güneşi getirip elimin içine koysa¬lar bile, bundan başkasını diyecek değilim" dedi. Peygamberimiz (sav), Mekkeli müşriklere bunları söyleyince hepsi öfkelenip kalkıp gittiler.

Burada sizi tahayyüle sevk edeceğim yer tam da burası, Ebu Cehil ve yol arkadaşları O kelimeyi (La ilahe illallah) hatır için bile olsa, bir kerecik! söyleseydi ne olurdu? O kelimeyi söylese ama kendi bildiğini okusaydı ne olurdu? Ya da o esnada o kelimeyi söyleyerek Peygamberimizi o anlık için kandırsaydı ne olurdu ki? Ama Mekkeli müşrikler hiç birini yapmadı. Peki, neden?

Çünkü onlar bu kelimeyi söylediklerinde bu işin şaka olmadığını çok iyi biliyorlardı. O kelime insana bir sorumluluk yüklediğini çok iyi biliyorlardı? Bu kelimeyi söylerken haksızlık yapmamayı, yetim malı yememeyi, yalan söylememeyi, kimseye zulüm etmemeyi, şirke bulaşmamayı, iffetli olmayı, insana, hayvana, bitkiye ve eşyaya karşı da bir sorumluluğunun olduğunu, doğruluğu, dürüstlüğü ve erdemli bir hayatın adamı olunması gerektiğini çok iyi bildiklerinden dolayı rica minnette olsa o kelimeyi (La ilahe illallah) söylemeyip çekip gidiyorlardı.

Ne dersiniz? Bize böyle bir teklifle gelinseydi biz olsak ne yapardık?

Ebu Cehil ve Mekkeli müşrikler o kelimenin ne manaya geldiğini bildiği için söylememişti. Bir kez olsun söyle(ye)mediği o kelimeyi bizler defââtle söylememize rağmen bizlerin hayatlarında değişen bir şeyler yok ise bunu ne ile izah edeceğiz? Mekkeli müşrikler 'La ilahe ilallah' sözünü bizden daha iyi anladıkları için söylemediler. Bizlerde içeriğini bilmediğimiz halde sadece dil ile zikrediyorsak buna ne demek lazım?

Bakın, Seyyid Kutup idam sehpasına götürülürken bir Ezher müftüsü de kelime-i şehadet getirmesi için yanında gider.

-Müftü: "Ölmeden önce kelime-i Şehadet getir," der.

-Seyyid Kutub: "Sen bu komediyi tamamlayan son figür müsün? Sen o dediğin kelime ile ekmek yiyorsun, o kelimeyi söylediğin için Ezher'de sana maaş veriyorlar. Bense O kelime için ipe çekiliyorum" dedi. Evet, bir yandan La ilahe illallah sözünün gereğini yapıp yaşayanlar ipe götürülürken, bir yandan da sistemin insanları uyutmak için ücretle tuttuğu kelimenin içini boşaltarak halka afyonlayarak sunduğu sözüm ona din görevlisi...

Her sistem, her rejim Kur'an ve Sünneti yaşayanlara bu sonu hazırlarken, Kur'an ve Sünneti sadece okuyanlara yardımcı olmakta, ödüller vermekte hatta teşvik etmektedir. Okumak serbest ama yaşamak asla! Ya da yaşa ama benim izin verdiğim alanlara kadar. Tarihin her devrinde Ebu Cehil zihniyeti yaşıyor hatta kıtalar dolaşıyordu...

SELAM ÜZERE KALIN...