TÜKENMİŞLİK SENDROMU

Bir terim var hepimizin malumu, 'kavun değil ki koklayıp satın alayım' denir hani... Bizimki de bu mesele. Samimiyetle dile getireceğim bir husus var. Futbolcu transfer ederken, o futbolcunun senin camiana sağlayacağı uyum ve aidiyet duygusunu bir psikolog eşliğinde değerlendirmek gerekiyor.

Futbolcuların önceki sezon oynadıkları futbol, takımlarında aldıkları süre kadar, ruh sağlıklarının ve karakter yapılarının da çok ciddi önem arz ettiğini söylemekte fayda görüyorum. Sarıyerli futbolcuları tek tek analiz ettiğinizde fevkalade iyi oyuncular olmadıkları aşikar fakat çok kötü futbolcular da diyemeyiz.

FUTBOL OYNAMAKTAN NEFRET EDİYORLAR!!!

Burada öne çıkan realite üzerine konuşacak olursak, Sarıyerli futbolcular çok ciddi anlamda lakayit bir görüntü içindeler. Ligin başından itibaren futbolcuların neredeyse tamamı futbol oynamaktan bıkmış, usanmış bir ruh hali içindeler.

Doktorun bir hastasına koyduğu "Tükenmişlik Sendromu" teşhisi ne ise, şuan da tüm Sarıyer takımında her bir futbolcunun içinde bulunduğu ruh hali de tartışmasız budur! Futbol oynamaktan nefret ediyorlar!

ALDIKLARI PARAYI ZERRE HAK ETMİYORLAR!

Mesleğimiz, işimiz, görevimiz ne olursa olsun... İster avukat, ister temizlik işçisi, istersen futbolcu ol!!! Kazandığımız paranın hakkını vereceğiz. Sorumluluklarımızın farkında olacağız. Sarıyerli futbolculara sesleniyorum. Siz bu sezon aldığınız ve alacağınız paraları zerre hak etmiyorsunuz. O kadar kötü futbol oynuyorsunuz ki, tribünde sizi seyreden taraftarlarınız utançlarından yerin dibine giriyorlar.

ŞABAN YILDIRIM CANLI CESET!!!

Defansta kademe anlayışı tam bir facia. Adam paylaşma, araya atılan paslarda önsezi, doğru pozisyon alma ve ters kademe neredeyse sıfır...

Ortasaha da rakibe baskı yok, dar alan presi çok zayıf ve yetersiz, topa hakim olunduğunda Sarıyerli oyuncular pası ayağına bekliyor. Boş alan yaratan, kendisini gösteren, sorumluluk alan oyuncu yok.

Pas organizasyonu hiç yok. Tek top oynayıp, rakibin degesini bozacakları yerde, ayaklarında gereksiz top tutmaları cabası... Müsabaka esnasında çevre kontrolü yapan oyuncuyu ara ki bulasın! Uzun ve isabetsiz toplar ile doldur boşalt yöntemiyle pozisyon bulmak isteniyor ancak bu oyun şablonunu da doğru strateji ile uygulamıyorlar. Havadan gelen topu senin santraforun kafası ile yere indirdiğinde sen 3. Bölgede çoğalmalısın... Fakat burada da çok ciddi sıkıntı yaşanıyor. Kanatlardan hızlı atak yapmak istiyorsun ama ceza sahası içinde çoğalamıyorsun.

Forvet oyuncuların zaten dökülüyor. Yaser Yıldız 'al maaşı, yat aşağı' misali bu sezon büyük hayal kırıklığı yaşatıyor. Bu başarısız sonuçların çok fazla nedeni var ancak Yaser kötü ve etkisiz olunca tüm çarklar tamamen duruyor.

Genel olarak müsabakaların hepsinde Sarıyerli oyuncular 60 metre mesafede top oynamaya çalışıyor. Bu kadar geniş mesafede oynarsan, hem gereksiz koşularla enerjini boşa harcarsın hem de rakip takımlara her maçta sayısız fırsat sunarsın. En gerideki stoperin ile en ileri uçta ki santraforun arasındaki mesafe 35-40 metreyi aşmamalı. Takım hücumda ise iki stoperin de ortasaha çizgisine kadar çıkmalı. 10 oyuncu ile baskı kurulmalı. Savunma yaparken ise kendi ceza sahası yayı önünden başlayarak ortasaha çizgisi üzerine kadar olan mesafede hep birlikte savunma yapılmalı. Fakat Sarıyer takımının her bir futbolcusu başına buyruk, bireysel bir oyun anlayışı sergiliyor. Oyuncuların tamamı birbirinden kopuk.

Ligin 5. Haftasında takımın başına geçen teknik direktör Şaban Yıldırım, resmen canlı ceset bir görüntü sergiliyor. Bu kadar ruhsuz ve iştahsız bir hoca olursa, futbolculardan da harikalar yaratmasını bekleyemezsiniz. 'Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş'

Şaban hoca Sarıyer'in başında 8 maça çıktı. Bu müsabakalarda beyaz martı toplam 15 puan kaybetti. Şaban Yıldırım ile 2 galibiyet, 3 beraberlik, 3 mağlubiyet alan Sarıyer'in, küme düşme hattı ile arasındaki puan farkı sadece 6!!!

Buna rağmen Sarıyer'in hala çok ciddi anlamda play-off oynama şansı bulunuyor. 16 puan ile 11. Sırada yer alan beyaz martılar, 20 puanla 5. Sırada bulunan Afyonspor ile arasında sadece 4 puan fark bulunuyor. Uzun lig maratonunda herşey değişebilir.

Hepimizin de gözlemlediği gibi kağıt üstünde kaybedilmiş hiçbir şey yok. Fakat sahada sergilenen ruhsuzluk nedeniyle insanların umudu fazlasıyla kırılmış durumda. Taraftarlar oynanan futboldan bir umut Işığı çıkartamıyor.

90 dakika boyunca bir seyirci gibi maçı izleyen ve oyuna müdahalede geciken Şaban Yıldırım ile bu işin olmayacağı açık net ortadadır. 8 maç boyunca olumlu yönde taktik, teknik, oyun şablonu, sistem, disiplin ve konsantrasyon konularında sınıfta kalan Şaban hoca fazlasıyla başarısız bir grafik çizmiştir.

Şaban Yıldırım'da hırs denen bir kavram kalmamış. Kendisine güvenenleri de hayal kırıklığına uğrattığı bir gerçek.

SAFFET AKKOYUN'UN TRİBÜNDE DÖKTÜĞÜ TERİN, 10'DA 1'İNİ SAHADA DÖKMEYEN ŞAHSİYETLER!!!

Saha içi sonuçları ile kulüp idareciliğini birbirine karıştırmamalıyız. Ya başımızda Akkoyun gibi vefalı bir insan olmasaydı? Sonumuz ne olurdu? Sarıyer Spor Kulübü bugün amatör ligde Yeniköy, Büyükdere, Rumeli Kavağı ile rakip olarak mücadele ediyor olurdu!!!

Sarıyer halkı, iç ve dış mihraklara karşı verilen çetin bir mücadelenin varlığından haberdar olduklarının mesajını veriyorlar. Sarıyer'de kimle konuşsak aynı sözleri duyuyoruz. "Başkan Saffet Akkoyun bu kadar üzülmeyi hak etmiyor" diyor Sarıyer halkı.

Akkoyun'un verdiği müthiş hizmetler karşılığında, futbolcuların laubali, vurdumduymaz tavırları tüm Sarıyer'de gündemi oluşturmaya devam ediyor.

Saffet Akkoyun'un tribünde maçları izlerken döktüğü terin 10'da 1'ini Sarıyerli futbolcular sahada dökmüyor.

Sunduğu sınırsız hizmetler ile tüm Sarıyer halkı tarafından kahraman olarak görülen Başkan Saffet Akkoyun'un tüm zorluklara karşı verdiği amansız mücadele parmak ısırtıyor. Kriz ve kaos ortamlarında deneyimi ve tecrübesiyle kulübü bir bütün halinde ve güçlü bağlarla bir arada tutan Başkan Akkoyun, Sarıyer'de en çok güvenilen isim olarak güncellenmeye devam ediyor. Futbolcular keşke  cefakar başkanlarını biraz örnek alsalar!!!