AK Parti'nin Sarıyer'de yeni lideri olarak görülen Başar Biberoğlu, çok önemli bir yazı kaleme aldı... Biberoğlu "İslam ve Türk birliği güçlü ilerleyişini sürdürüyor" dedi.
BAŞAR BİBEROĞLU: Şu anda malum bölgede yaşadığımız hadiselerin geçmişte yaşananlardan bir farkı yok (biz bu filmi çok gördük) Tek fark Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın "artık oldu bittilere pabuç bırakacak Türkiye bulamazlar" ifadesinde gizlidir. Genci, yaşlısı, erkeği kadınıyla kendini topyekûn ortaya koyan bir Türkiye'nin var oluşudur.
Bu "YENİ TÜRKİYE" Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarında aldığı kararları nasıl uyguladıysa, Barış Pınarı Harekâtında da kendi kararını kendi vermiş ve çelik iradesiyle sahaya inerek bunu uygulamaya koymuş bundan sonra da gerektiği her şartta koyacağını açıklamıştır.
Komik bir şekilde ne İsveç ve Finlandiya'nın aldığı Türkiye'ye silah satmayacağız kararı, ne de ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Hazine Bakanı Steven Mnuchin, Temsilciler Meclisinin Demokrat Başkanı Nancy Pelosi, Dış İlişkiler Komitesinin Cumhuriyetçi üyesi Michael Mc Caul'un ve bildiğimiz AB ülkeleri ile Arap Birliği Devletçiklerinin çırpınmaları Türkiye'yi yolundan döndürememiştir.
Cumhur ittifakının dirayetli duruşu muhalefetin desteğiyle bütünleşince zafer kaçınılmaz olmuş ve birileri bu başarıya gölge düşürmeye kalksa da, mutlak zafer HAK'KA inananların yâni Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hânesine yazılmıştır.
Bunu bir zafer olarak görmek istemeyenlere ise Türk'e düşman olan ve bunu her fırsatta ifâde etmekten çekinmeyen batılı devletlerin, medya kuruluşlarının bu konudaki tepkilerine bakmalarını istiyorum.
Eğer bu Türk düşmanı güruh bir yerlerine basılmış gibi bağırıyorsa, bunu görmek bile Türkiye'nin ve onun lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın nasıl bir zafere imza attıklarının tescili demektir.
Masum ve mazlum milletlerin tek umudu olan Türkiye kim ne yaparsa yapsın artık bir eksene oturmuştur. Bize düşen ise, Türkiye'nin oturduğu bu ekseni muhafaza etmek için çok çalışmak, çok çalışmak ve çok çalışmaktır.
Oturduğumuz ekseni muhafaza etmek ve daha yukarılara taşımanın yolu da TÜRK BİRLİĞİNDEN ve TÜRK DÜNYASINDAN geçer. Bize yardım edecek olan iyi günde, kötü günde her dâim yanımızda olacak olanlar ancak ve ancak KAN BAĞI olan Türk Devletleri, Türk Özerk Cumhuriyetleri, Türk Boyları hatta Türk Oba'ları ve Türk aşiretler olacaktır.
Arap Birliği denilen kabile devletlerle bir yere varılamayacağı gibi, hele hele alenen düşman saflarda yer alan Saudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin yöneticileriyle bir yere gidilemeyeceğini gördük.
(Dost ve kardeş Katar ve bir kaç ülke var ki onların kalplerimizde müstesnâ yerleri vardır.)
Azerbaycan'ın Başkenti Bakü'de yapılan Türk Konseyi Zirvesi bizim için güzel bir fırsat oldu. Orada bütün Türk Dünyasının toplantıda eksiksiz bulunması, hatta Macaristan Başbakanının 19 Eylül 2019 tarihinde Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu Bey'in öncülüğünde Macaristan Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Elmar Mammadyarov, Kırgızistan Dışişleri Bakanı Çingiz Aydarbekov, Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Muhtar Tleuberdi ile Türk Konseyi Genel Sekreteri Bağdat Amreyev'in katıldığı Budapeşte'de Türk Konseyi Ofisinin açılışından sonra Bakü'de hazır bulunması, Türk Birliği yolunda atılan en önemli adımlardan birinin işâreti oldu.Cumhurbaşkanımızın Bakü Zirvesindeki 6 Devlet 1 Millet ifâdesini önemsiyoruz ve bunun işin başlangıcı olduğunu biliyoruz.
İlişkileri büyük boyutta geliştirilmesi ve fırsata dönüştürülmesi için elimizde yeterli imkânlar var.
Devletimizin tepe yönetiminin dışında bütün kurum ve kuruluşları Türk Coğrafyasında kendi muadillerini, muhataplarını bularak irtibat kurmanın yollarını bulmalı ve harekete geçmelidir.
Ayrıca Türk Dünyası Dernekleri, STK'lar olarak sosyal ve kültürel faaliyetlerini artırmalıdır. Muhakkak ki sosyal ve kültürel etkinlikler ekonomik yakınlaşmayı da sağlayacaktır.
Türkiye’mizin önü açıktır buna inanıyoruz. Ancak eksiklerimizi hızla tamamlamalıyız çünkü zaman kısa düşman çok. Yapacak daha çok işimiz var.
İnancımız odur ki biz istesek de istemesek de Allah (c.c.) Nûrunu tamamlayacaktır. Öyleyse millet olarak bundan istifâde etmenin yollarını aramalıyız.
Bütün bu oynanan oyunlar bizlere 21. asrın Türk Asrı olma mecburiyetini gösteriyor. Allah'ın (c.c.) izniyle biraz gayret edersek, elbette 21. asır hiç kimsenin karşısında duramayacağı Türk Asrı olacaktır. Bunun için Türkiye olarak bize düşen görev ise buna her dâim hazır olmaktır.