Adalet Kurultayı için Çanakkale’ye giden CHP Sarıyer İlçe Başkanı Mehmet Deniz, gazetemize çarpıcı ifadeler kullandı. İşte Mehmet Deniz’in sert açıklamaları: Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin üstünde ki kara bulutlar, aslında adaletle ilgili beklentinin ve ısrarla bunu istemin ne kadarhaklı, ne kadar yerinde olduğunu bir kere daha gösterdi. Türkiye’de adalet yok edilmiştir, adalet öldürülmüştür ve hep birlikte öldürülen adaleti yeniden diriltmeye ve yaşatmaya çalışıyoruz. Bir “Büyük Adalet Yürüyüşü” yaptık, milyonlarla Maltepe’de bir “Büyük Adalet Buluşması” gerçekleştirdik, bu “Büyük Adalet Yürüyüşü” ve buluşmada daha öncede söylemiştim, Türkiye’nin bir önemli büyük davası açıldı, adalet davası. Dava dosyasını açtık şimdi o dava dosyasının içi doldurulacak. Herkes bu dava dosyasına kendi düşüncesini yazıp koyacak ve bu çerçevedeadalet davası, adalete ulaşıncaya kadar devam edecek.
“Adalet Yürüyüşü”nün bir umut olduğunu hepimiz biliyoruz.Korkuya karşı cesareti, çaresizliğe karşı umudu tetiklediğini hepimiz biliyoruz. Ve bu yürüyüşün arkasından toplumun her kesiminde çok önemli çağrılar geldi. Bütün toplum kesimlerinin adaleti tartışacağı ve adaletle ilgili yol haritasını çıkaracağı, belirleyeceği bir kurultay talebi geldi Türkiye’de. “Adalet Yürüyüşü”nün üzerinde artık herkesin bunu Türkiye’nin bütün adaletsizliklerini, tüm boyutlarıyla tartışacağımız bir kurultaya ihtiyacımız var dedi. Böyle bir talebe kulaklarımızı tıkayabilmemiz mümkün değildi. O nedenle 26-30 Ağustos tarihlerinde Çanakkale’de beş günlük bir “Adalet Kurultayı” gerçekleştirdik. Bu Adalet Kurultayında bütün boyutlarıyla toplumun her kesimi Türkiye’de yaşanan adaletsizlikler, adaletin katledilmesinde gelinen nokta ve çıkış yollarını konuştu.
Neden Çanakkale? Çanakkale çok önemli bir merkez. Çanakkale ilk defa hiçbir etnik ayrım gözetmeden Ulusal Kurtuluş Savaşından önce bu milletin Türk, Kürt, Laz, Çerkez ayrımı gözetmeden bir arada emperyalist işgale karşı koyun koyuna savaştığı yer. Herkesin kanının topraklarıyla yoğrulmuş ve ulus bilincinin ilk tohumlarının atıldığı bir direniş destanıdır. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın tohumlarının atıldığı, bir millet olma bilincinin tohumlarının atıldığı yerdir. Bu nedenle bunu Çanakkale’de yapmak, bu büyük ortak davanın tartışmasını Çanakkale’de yapmanın anlamlı olacağı görüşü ortaya çıktı. Bu çerçevede bir talep geldi ve bu noktada Çanakkale’de yapılmasına karar verdik.
GAZETECİLERİ DEĞİL, ADALETİ YOK EDİYORLAR!
Cumhuriyet davasıyla ilgili ara karar verildi. Bir anlamda bir yarım sevinç yaşadık. 7 gazeteci arkadaşımız tahliye edildi ama 5 arkadaşımız hala tutuklu. Bu dahi Türkiye’de medya üzerindeki baskının, basın özgürlüğünün hangi noktada olduğu ne büyük acz içerisinde olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Çok büyük bir ayıp değerli arkadaşlar. Cumhuriyet Gazetesi yazarlarının yaptıkları savunmalara baktığımız zaman tarihte ibret alınacak bir savunma örneği gösterdiler. Aslında savunma yapmadılar, iddia ettiler. Adaleti yok edenlere yönelik itham ettiler ve doğruydu. “İtham ediyorum” sözü üzerine Ahmet Şık hakkında soruşturma başlatıldığını öğrendik savcıların savunması nedeniyle. Savunma hakkının bir başka kısıtlanma örneğini yine o davada gördük. Değerli arkadaşlar, Türkiye bu tip savunma hakkını kısıtlayan, bu tip iftira niteliğindeki davalarla yeni tanışmıyor. 2007 yılından bu yana 10 yıldır ne yazık ki böyle kötü bir tecrübemiz var. Ve bu kötü tecrübe FETÖ’yle AK Parti iktidarı ittifakının Türkiye’ye yaşattığı bir tecrübe. Bu tecrübe, ittifak dağıldı ama ittifakın bir diğer ayağı AK Parti iktidarı aynı tecrübeyi yine muhalif gazetecilere ve yazarlara yönelik devam ettirme kararlılığında görünüyor.
Aslında Cumhuriyet Gazetesi davasında savunmalar bir şeyi gösterdi ki, yargılanan adalettir, Cumhuriyet Gazetesi yazarları değil. Bu davada adalet yargılanmaktadır adaletten kaçırılırken Cumhuriyet Gazetesi yazarları mahkeme önünde adaleti savunmakla karşı karşıya bırakıldı. 7 tahliyenin çıkması sevindiricidir. Ama yarım sevinçtir. Beklemeden derhal diğer tahliyelerinde sağlanması gerekir. Sadece Cumhuriyet yazarlarının tahliye edilmesi değil, gazetecilik faaliyeti nedeniyle ceza evinde yatan bütün gazetecilerin derhal tahliye edilmesi, salıverilmesi gerekir. Sözcü yazarları, Enis Berberoğlu başta olmak üzere tamamıyla ilgili yargı organları ve Anayasa Mahkemesinin üzerine düşen görevi sorumlulukla yerine getirmesini bekliyoruz.