15 Temmuz’un Kahramanlarından Furkan İspatik, yaşadıklarını acı bir şekilde gazetemize anlattı.
GAZİ FURKAN İSPATİK: 15 Temmuz gecesi, sokakta herkes bugün dışarı çıkılmazsa bir daha çıkılacak bir vatanımız olmayacak diye sesleniyorlardı. Kardeşimle ben, üstümüzü giyindik. Annem bende geliyorum bekleyin diye kesti yolumuzu, bizde abdest al bekliyoruz dedik. o abdest almaya gittiği sıra koşar adım çıktık evden, anneme birşey olsa acısına dayanamayız. Ama bize birşey olursa anam gururla vatan sağolsun diyeceğini biliyordum. Komşumuz Mustafa abiyi de alarak meydanlara çıktık. Caddeler, meydanlar hınca hınç insan seliydi, tekbirler eşliğinde yürüyüşe bizde katıldık.
Borsa’ya dogru ilerlemekteydik bir zaman sonra ters şeritten araçların geldiğini fark ettik, içlerinde vurulmuş yaralı insanlar vardı ve gitmeyin asker ateş ediyor dediler. Hiç kimse durmadı, bir an olsun düşünmedi, yürümeye devam ettik. Asker vatandaşını vurur mu? Geri adım atmadık, kardeşim ve ben tekbirler eşliğinde yürüyorduk. Poligon’a geldiğimizde yolu otobüs kapatmış ve silah sesleri geliyordu. Bir an durduk, anlam vermeye calıştık. Sonra silah sesleri susunca yürümeye devam ettik. ENKA’nın tam önünde, polis yolu kapatmış, arabanın arkasına siper almış vaziyette duruyordu. Kalabalık daha da çoskuyla tekbir getirmeye başladı. Bu sırada bir polis memuru siper alın diye bağırdı. Ve herkes yere eğileceği sırada silah sesleri gelmeye başladı, her seste birileri yerde kalıyordu. Kalabalık dağılmadı, herkes siper aldı fakat ateş susmadı. Ortada kalan yaralıları alıp hastaneye yetiştiriyolardı… Ateş sesleri tekrar yükseldiğinde suratıma bir şey çarptığını farkettim ama koşuşturma esnasında taş parçasıdır diye düşündüm… 2 dk sonra kardeşim “suratın kan içinde abi” demesiyle vurulduğumu anladım. Şakak bölgeme şarapnel saplanmış ve kan akıyordu, o an askerde aldıgım sıhhi eğitimle müdahalemi kendim yaptım, kan akışını tampon yaparak kestim.
ŞARAPNEL PARÇASININ İZİNİ GURURLA TAŞIYORUM
Yaralıların hepsini arka çıkışa getirdiler ve arabalara bindirip hastaneye taşıyorlardı. Kimisi ise yaralıları gördüğü halde durmuyordu. Beyaz bir araç durdu, içinde ailesi oldugu halde bizi aracına aldı. Ben dahil 3 yaralı aracına bindik, Allah razı olsun ismini hiç öğrenemedim ama bizi hastaneye bıraktı… Hastaneye geldiğimizde hastane kapısı kalabalık ve her yerde kanlar vardı. Doktorlar her yaralıya koşturuyorlardı, ben kanamayı hafiflettiğim için acele etmedim. Doktorlar ağır yaralıları tedavi ediyordu.
içerde Fatih Satır vardı sedyede başında 2 doktor vardı. Şehidimizin ailesinin “doktor oğlumuz iyi mi?” sorusuna; hiç bir doktor bu kadar çaresiz kalmamıştır heralde… Doktorun o bakışları ve şehidimizin ailesinin üzüntüsünü, feryadını, hastaneye her gidişimde dünmüş gibi yaşıyorum ve her zamanda yaşayacağım. Sıra bana geldiğinde tedavi oldum ve saat sabah 04:00 sıraları gibi evime geldim. O günden hatıra şakağımda şarapnel parçasını gururla taşıyorum. O gece tek bir derdimiz vardı, o da vatanımızdı…
Bizi küçüklüğümüzden beri Çanakkale ruhu ile yaşattılar. Fatih Sultan Mehmet’in Fetihlerini anlatırlardı. Hep merak etmiştim Seyit onbaşıyı… o topu nasıl bir duygu ve his ile kaldırdı diye? 15 Temmuz’da anladım ve yaşadım. Konu vatan,namus ve şerefse Allah’ın izniyle olmayacak hiçbirşey yokmuş.