Cumhuriyet Halk Partisi'nin Sarıyer'deki etkili ismi Op.Dr. Cengiz Alp, gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. Alp yaptığı konuşmada "Mustafa Kemal Atatürk'e yapılmış olan hakaretin nedeni belli. Atatürk'ün kişiliği ile ilgili bir konu değil. Bu tamamen yüz yıl öncesinde Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ve Atatürk devrimlerine yapılmış bir saldırıdır. Buralardan gedik açmaya çok uğraşıldı, çok yıpratılmaya çalışıldı
ama sonuç alınamadı. Kendisini tarihçi zanneden, hoca zanneden kişilerin yapmak istediği de budur. Cumhuriyet Devrimleri ile bir hesaplaşma içerisinde kendisi ama bizler daima toplum olarak sağ duyulu ve geleceğini hesap eden bir yapı içerisinde olmalıyız. Referandumda Hayır cephesinin aldığı sonuç ta tamamen buna işaret etmektedir. Evet oyu kullanan vatandaşlarımızın da çoğu Atatürk'e ve Cumhuriyet'e olumsuz bir bakış sergilediklerini sanmıyorum. Türkiye'de, Atatürk'ü ve Cumhuriyet'i ortak değer olarak kabul ettiğimizi düşünüyorum. Ülkemizde çok
azınlıkta olan bir grubun saldırıları bizlere tehdit unsuru yaratmaz ve bu kişiler hiç bir zaman Türk halkını temsil edemezler" dedi.
HİÇ KİMSE TARİHİMİZİ SAPTIRAMAZ
Sözlerine devam eden başarılı siyasetçi "bu kişileri meczup olarak göstermemek gerekir. Bu söylemler tamamen bilinçli yapılmakta. Adalet gereğini zaten yaptı. Tutuklama kararı olması gereken bir karardı. Eleştiri sınırlarını aşacak ahlaki, kişisel, bel altı vurmalara karşı ortak değerlerimizi sonuna kadar korumamız gerekiyor. Türkiye'de dinimizi siyasete alet etme meselesi çok yaygınlaştı. Fethullah Gülen bunun en büyük örneğidir. Bugün fetö diyerek olayın aslını göz ardı ediyoruz. Atatürk'e hakaret eden kişi de nur cemaati üyesi... Büyük bir ihtimalle bu olayda fetö’nün parmağı varmış gibi duruyor. Tarih boyunca bu insanlar kendilerini hep gizlediler. Ama son dönemde kendilerini gizleme gereğini duymuyorlar. Atatürk'e hakaretleri tv'lerde konuşmak, gazetelerde yazmak büyük cesaret ister. Eskiden bu cesareti gösteremiyorlardı... Artık son yıllarda din özgürlüğü anlamını farklı noktalara taşıdıklarının en önemli kanıtı budur. Atatürk'e hakaret eden bu kişileri şiddetle kınıyorum. Herşey kayıtlarda var. Hiç kimse tarihimizi saptıramaz. Atatürk'ün annesi de, babası da çok saygın insanlardır. Ama biz Atatürk'ü annesinden veya babasından dolayı değil, ülkemizi sömürge bir durumdan kurtarıp, bağımsızlığa taşıdığı için seviyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'ni bize armağan ettiği için seviyoruz. Gerçekleştirdiği muhteşem yeniliklerden dolayı seviyoruz. Atatürk üzerinden aslında Türkiye Cumhuriyet'i ile hesaplaşmak isteyenler bu yola başvurmuşlardır. Ancak tüm Türkiye'nin tepkisini üzerlerine çekmişlerdir. Bu zihniyet hiç bir zaman başarıya ulaşamaz" diye konuştu.
DOĞRU DAHİ KONUŞSAN ZAMANLAMAYI İYİ SEÇMEDİĞİN TAKDİRDE YANLIŞ KONUŞMUŞ OLURSUN
CHP'de yaşanan son gelişmeleri de değendiren Alp, yaptığı açıklamada "Cumhuriyet Halk Partisi'nde ki sorun Genel Başkanlık sorunundan çok daha farklıdır. CHP'nin sorunu Genel Başkanlık sorunu değildir. Biz çok büyük bir başarıya imza attık.
Önderliğini yaptığımız hayır oyları % 49 ile Türkiye'de büyük ses getirdi. Bu alınan oylar sadece CHP'nin oyu olmadığını hepimiz biliyoruz. Ancak bu hayır cephesine liderlik eden kişinin Kemal Kılıçdaroğlu olduğu da net ortadadır. Türkiye'nin her kesimi bu seçimde bir arada olmanın ayrıcalığını yaşadı. Sağcı, solcu, dindar, sunni, alevi, laz, kürt, çerkez, arnavut kısacası ilk defa muhteşem bir birliktelik yaşandı.
Bunun keyfini yaşamalıyız ve bunun ışığında geleceğe hazırlık yapmalıyız. Ancak görüyoruz ki parti içerisinde ki çatlak sesler maalesef etik olmayan şekilde ilerliyor. Ben bunu doğru bulmuyorum. İçimizde tabiki muhalefet eden arkadaşlarımız olacak, bu çok doğal. Ancak zamanlamayı iyi seçmek gerekiyor. Söylenen sözleri CHP'nin kurultayında söyleyebilirsiniz. Ama o söylemler bugünün sözleri olmamalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi'nde aday olacak kişiler öncelikle bazı kriterlere sahip olmak zorunda.
1) Türkiye'de nasıl bir sosyal demokrat hareket taahhüt ediyorlar.
2) Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi nasıl görüyorlar.
3)Globalizme karşı tavırları nedir.
4) Sosyal demokrat hareketinin geliştirilmesi anlamında nasıl bir çalışma planlıyorlar.
Bunları kouşmak lazım. Güncel siyaset üzerinden genel başkan adayı olmak bize hiç bir şey katmaz. Bizim genel başkanlarımızın fikir üretmesi lazım. Türkiye'nin, ortadoğu, Avrupa Birliği ve hatta Amerika, Rusya ve emperyalist güçlere karşı sosyal demokrat bir idoloji olması yönünde fikir üretmesi şart. Türkiye'deki gelişmelerden, günlük siyasi hareketlerden bir düşünce yapısıyla CHP'de genel başkan olamazsınız. Bir Willy Brandt gibi, tüm dünyada saygı gören bir lider olmalısınız" dedi.
FİKİR BİRLİKTELİĞİ ÖN PLANDA OLMALIDIR
Hız kesmeden sözlerini sürdüren Alp "genel başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu çok dürüst bir insan. Ayrıca çok çalışkan. CHP genel başkanında olması gereken tüm detayların kendisinde olduğunu düşünüyorum. Ben her zaman söylüyorum, sorun genel başkanlık sorunu değil. Ecevit döneminde ve Baykal döneminde de bu sorunlar yaşandı.
Oylar hep 25-27 aralığında sıkışıp kaldı. Bunu açacak olan yeni politikalardır. Politikaları da bir kişi yönetmez. Fikir birlikteliği ön planda olmalıdır. Ben geleceğe karamsar değil umutla bakıyorum. sonunda muhakkak başaracağımızı düşünüyorum" ifadesini kullandı. Alp sözlerini "hangi aday çıkarsa çıksın seviyeli olması gerekir. Daha da önemlisi, fikirleri tüm Türkiye'de saygı uyandırması en önemli özelliği olmalıdır" diyenoktaladı.
Willy Brandt Kimdir
Willy Brandt, 18 Aralık 1913'de tezgahtar bir kadının gayri meşru çocuğu olarak Lübeck'de doğdu. Gerçek adı Herbert Ernst Karl Frahm'dır. Annesinin etkisiyle sosyalizmle küçük yaşta tanıştı, 14 yaşındayken partinin yerel yayın organı Lübecker Volksbote'ye (Lübeck HalkHabercisi) yazmaya başladı. 16 yaşında, SPD'nin (Alman Sosyal demokrat Partisi) gençlik örgütü S.A.J'a (sosyalist İşçi Gençlik), bir sene sonra SPD'ye üye oldu. 1931'de SPD'den ayrılan sol kanadın kurduğu SAP'a (sosyalist İşçi Partisi) geçti. 1932'de liseyi bitirdi. 11-12 Mart 1933'de Willy Brant kod adıyla SAP'ın Dresden'de illegal olarak düzenlediği kongreye katıldıktan bir süre sonra, tutuklanacağını öğrenince bir balıkçı teknesiyle Danimarka üzerinden Norveç'e kadar kaçtı.
Brandt, burada bir yandan Norveç İşçi Partisi içinde çalışırken, Almanya'daki SAP örgütüyle de haberleşmeyi ve ülkesine illegal yayınlar sızdırmayı sürdürdü. 1936 yazında, Norveçli öğrenci Gunnar Gaasland adına düzenlenmiş bir kimlikle Berlin'e geçerek SAP'ın hücre örgütlenmesini geliştirmek için çaba harcadı. İspanya iç savaşının başlaması üzerine, Şubat 1937'de SAP'ın iyi ilişkiler içinde bulunduğu POUM'la (Birleşik marksist işçi Partisi) bağlantısını sağlamak için İspanya'ya gitti. Haziran 1937'ye dek kaldığı İspanya'dan yeniden Norveç'e döndü. 1938 Yılında Nazi rejimi tarafından Alman vatandaşlığından çıkarıldı.
Brandt, ikinci dünya savaşı başlayıp Almanya, Norveç'i işgal edince, gerçek kimliği anlaşılarak örgütü ele vermemek amacıyla giydiği Norveç askeri üniformasıyla yakalandı. savaş esiri sayılarak bir süre sonra serbest bırakılmasından yararlanarak tarafsız İsveç'in başkenti Stockholm'e geçti ve uzun süre Norveç direnişi için çalıştı. 1942'de beraber davrandığı eski SAP kadrolarıyla beraber yeniden SPD'ye dönmeyi kararkaştırdı. İskandinav sosyalistlerinin pragmatist anlayışı ve reformist "sosyal adaletçi" sosyalizm tasarımları Brand üzerinde derin etki yapmıştır.
Brand, savaşın bitmesinden sonra Almanya'ya, önce Norveç İşçi Partisinin gözlemcisi olaraj döndü. 1947 sonunda yeniden Alman vatandaşlığına geçti. Ocak 1948'de, 1941'de evlenmiş olduğu Norveçli eşinden ayrılarak yeniden evlendi. SPD'de Almanya'nın uluslararası kapitalist sistemle (ve batıyla) yeniden eklemlenmesini savunan sağ kanatda yer aldı. Siyasal faaliyetini sürdürdüğü Berlin'de 1958'de Berlin örgüt Başkanlığı'na seçildi. Burada Ekim 1957'de Berlin Belediye Başkanının ölmesiyle şehir meclis başkanı olarak belediye başkanlığına gelmişti. 1961 genel seçimlerinde SPD'nin Başbakan adayı oldu; partinin oyunu %31'den %36'ya çıkarmasına rağmen seçilemedi. Bu seçim kampanyasında, geçmişde komünistlerle işbirliği yapmış olması ve " nesebinin gayri sahihliği" sağ partilerce aleyhinde kullanıldı. 1964'de SPD Parti Başkanlığına seçildi.
1966'da Hristiyan Demokratlarla SPD arasında kurulan Büyük koalisyon'da Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı oldu. Bu görevde, Amerika'dan olabildiğince bağımsızlaşma esasına dayalı bir "Avrupa Politikası" tasarımı geliştirdi. Alman diplomasisini ABD'den bağımsızlaştırmaya çalıştı; Doğu Avrupa Halk Demokrasileri ve özellikle Doğu Almanya Cumhuriyeti ile ilişkilerinin geliştirilmesi için büyük çaba harcadı.
Willy Brandt 1968 seçimlerinden sonra SPD ile FDP'nin (Hür Demokrar Parti) kurduğu koalisyon hükümetinde Başbakan oldu. Ostpolitik (Doğu Politikası) alanında hızlı adım atan Brandt 1970 Yılında Federal ve Demokratik Alman Hükümetlerinin geniş çaplı işbirliğine girmesine öncülük etti; SSCB ile Saldırmazlık Paktını imzaladı. 1971'de Başbakan olarak ziyaret ettiği Varşova'da, ikinci dünya savaşında Nazilerin katlettiği Polonyalı yahudiler anısına yapılmş olan anıtı önünde diz çökmesi dünya kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. aynı yıl " doğu-batı gerginliğinin azaltılmasına katkıları" nedeniyle kendisine Nobel Barış Ödülü verildi.
1976'da Sosyalist Enternasyonal Başkanlığına seçilen Brandt, 1974'de özel danışmanı Günther Guillaumme'un Demokratik Alman ajanı olduğunun ortaya çıkması üzerine Başbakanlıktan istifa etti. Bundan sonra fiilen partinin "Onur Başkanlığı" konumuna çekildi. 1979'da geçirdiği kalp krizi üzerine karısından ayrıldıktan sonra, 1984'de kendisinden 32 yaş küçük olan SPD sol kanadından genç bir kadınla evlendi. Brandt seksenli yıllarda partide ağırlığını yeniden hissettirdi ve Yeşillerle koalisyondan yana, ABD öncülüğünde yeniden tırmandırılan soğuk savaş atmosferine ve nükleer silahlanmaya karşı tavır alarak partinin sol kanadını destekledi.
Almanya'nın efsanevi sosyaldemokrat lideri Brandt, 8 Ekim 1992'de sosyalist Enternasyonal Başkanı olarak hayata gözlerini yumdu.