Yapılan yönetmelik değişikliği ile Fransız Danone’yi kurtaran ve küresel GDO’cu şirketlerin önünü açan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı garip bir şekilde bu yönetmelik değişikliğini savundu. Bu yönetmelik değişikliğinin GDO’nun bulaşmasına yönelik mevzuatta bulunan tereddütleri gidermeye yönelik yapıldığını iddia eden Bakanlık, “Türkiye’de GDO’lu hiçbir gıda ürününün üretimine ve satışına izin verilmemektedir” dedi. Önceki gün Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliğinde, gıda ürünleri de başta olmak üzere ürünlerde yüzde 0.9 ve altında GDO tespit edilmesi halinde bu durumun GDO bulaşanı olarak görüleceği ve bu ürünlerin de uygun olarak kullanılabileceği açıkça belirtilmesine rağmen Bakanlığın, Türkiye’de GDO’lu hiçbir gıda ürününün üretimine ve satışına izin verilmediğini iddia etmesi manidar bulundu.
Açıklama Çelişkilerle Dolu
Yönetmelik değişikliği ile Türkiye’de artık yüzde 0.9’a kadar GDO’lu ürünler GDO’lu olarak görülmeyecek. Bakanlığın açıklamasında da resmen bu teyit edilmiş oldu. Açıklamada ayrıca, bu düzenlemenin, hukuki sorunları bertaraf etmek ve tereddütleri gidermek amacıyla hazırlandığı ve GDO’nun gıdada kullanımına izin vermeye yönelik olmadığı vurgulandı. Ancak burada ciddi bir çelişki bulunuyor. Bahsedildiği üzere bu değişiklik hukuki sorunları bertaraf etmek için yapıldı ise o zaman şimdiye kadar neden yapılmadığı sorusu gündeme geliyor. Çünkü değişikliğe gidilen yönetmelik 2010 yılında çıkartılmıştı. Burada gerçekten hukuki bir sorun görünmüş olsaydı yönetmelikte o şekilde çıkartılırdı.
Zamanlama manidar!
Diğer yandan bu değişikliğin zamanlaması da manidar… 12 Mayıs 2014’te Fransa’nın Danone markasına ait olan Milupa’nın çocuk mamalarında GDO tespit edilerek toplatılmasına karar veriliyor. 27 Mayıs 2014 tarihinde de yönetmelik değişikliğine gidilerek GDO’daki sıfır tolerans kaldırılarak yerine yüzde 0,9 oranı getiriliyor. Bu değişikliğin ayan beyan Milupa için yapıldığı ortada iken açıklamada nedense bu konuya hiç değinilmedi.
Açıklamada dikkat çeken bir konuda, dünyada birçok ülkede ve Avrupa Birliği’nde GDO ve ürünlerinin insan gıdası olarak tüketilmesinin serbest olduğu, ancak Türkiye’de ise yasak olduğu kaydediliyor. Burada da önemli bir ayrıntı gözden kaçırılıyor. Öncelikle ABD ve Kanada’da GDO serbest iken AB ülkelerinde ise aynı serbestlik yok. AB ülkelerinde de bugün Bakanlığın Türkiye’de yaptığı gibi sınırlı bir serbestlik var.
AB ülkelerinde ABD ve Kanada’da olduğu gibi GDO’nun tamamen serbest olmamasının nedeni de tamamen teknolojik yetersizlikten kaynaklanıyor. Çünkü GDO konusunda en gelişmiş teknoloji ABD’de bulunuyor. Eğer AB ülkeleri GDO’da bir sınırlama getirmeselerdi kendi pazarlarına tamamen GDO’cu ABD şirketleri hakim olacaktı. Bunun önüne geçmek ve şirketlerinin teknolojide ABD’li şirketlerle rekabet edebilecek seviyeye gelene kadar bu sınırlama getirildi. Yani AB ülkelerinde bugünkü sınırlı serbestlik geçici bir durum… Zaten yakın bir gelecekte AB ülkelerinde de tıpkı ABD’de olduğu gibi GDO’nun tamamen serbest olması bekleniyor.
Türkiye’yi bekleyen tehlike!
PEKİ, bu durumun Türkiye’ye yansıması ne olacak? Açıklamada belirtilmese de Bakanlık, bu yönetmelik değişikliğini AB’nin ve küresel şirketlerin dayatması ile yaptı. Çünkü GDO’ya getirilen yüzde 0,9’luk serbestlik AB’deki oranlarla bire bir örtüşüyor. Bugün sırf kendi ülkesini ABD’li GDO’cu şirketlerden korumak adına böyle bir korumaya giden AB’nin yarın GDO teknolojisinde ABD ile rekabet edebilecek seviyeye geldiğinde bu sınırlamayı da tamamen kaldırması bekleniyor.
Dolayısıyla yapılan bu yönetmelik değişikliği Türkiye’yi yakın bir gelecekte GDO’yu tamamen serbest bırakma tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak. Çünkü kapı bir kere aralanmış oldu. Zaten bu yönetmelik değişikliğini de önemli kılan, ‘GDO’ya getirilen orandan ziyade’ algının kırılması. Çünkü yönetmelik değişikliği ile artık Türkiye, GDO’ya ‘alışmaya ve alıştırılmaya’ başlandı. İkinci basamağı aşmak onlar için daha kolay olacak. Durum böyle iken Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Türkiye’de GDO’lu hiçbir gıda ürününün üretimine ve satışına izin verilmediğini’ savunması kendimizi kandırmaktan başka bir anlam taşımıyor. Bugün küresel sermayenin şirketlerinin etkisinde kalarak yönetmelik rahatlıkla değiştirilebiliyorsa, günü geldiğinde de bu yönetmelik tamamen de değiştirilebilir.