Sarıyer Yenigün, Sarıyer'in Gerçek Tarafsız Gazetesi - "Kodu Mu Oturtan" Cumhurbaşkanı Adayı
Karakter boyutu :13 Punto15 Punto17 Punto19 Punto

"Kodu Mu Oturtan" Cumhurbaşkanı Adayı

Başbakan kendisini iyice kaptırdı artık. Dosdoğru gidiyor üzerine kendisine her karşı çıkanın.
26.05.2014 / 13:37


Başbakan kendisini iyice kaptırdı artık. Dosdoğru gidiyor üzerine kendisine her karşı çıkanın. Büyük sermaye sahibi, bir zamanlar ortağı ama artık "paralel devletçi", çiftçi, işçi, madenci, şehit yakını, her kim olursan ol, farketmez! Artık her karşısına aldığının bir gün ondan dayak yeme olasılığı çok yüksek. Türkiye Ağustos'ta "bir kodu mu oturtan" cumhurbaşkanına hazırlanıyor...Gene de soruyorum: Türk halkı böyle bir ADAYI Atatürk'ün o Yüce Makamı'na taşıyabilir mi? (A-DAYI bende "dayılığı, Kasımpaşa kabadayılığı" tanımlamalarını çağrıştırıyor.)

Bir kısım medya bazen ne kadar saf oluyor?

Tayyip yuhalama ve ıslıklar arasında Soma’daki o markete girdi ya…

İnternet medyası, sosyal medya başladı; "Başbakan protestolardan markete sığındı" anlamında...

Meğer Başbakan, acıyla yuh çekip ‘istifa’ diye bağıranları gözüyle belirlemiş, arkalarından takip ediyormuş. Sen misin yuh çeken? Onlar önde, Başbakan arkada markete dalmışlar...

Sonradan çıkan videolardan, cep telefonu çekimlerinden anladık durumu.

Makam arabasına binerken birkaç protestocuyla göz göze geliyor. Üstüne yürümeye başlıyor “Gel benim yanımda yuh çek!” diyerek...

Korumalar Başbakan ile göstericilerin arasına girmeye çalışıyor önce. Ama Tayyip kararlı, kendisine yuh çeken, “Hükümet istifa” diye bağıranları pişman edecek...

Korumaları yarıp ilerliyor. Bülent Arınç, arkadan kolunu yakalayıp tutmaya filan çalışıyor ama nafile. Tıpkı Danıştay töreninde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün elini tutarak sakinleştirmeye çalışmayı başaramaması gibi…

O dalınca, korumalar da dalıyor. Yayımlanan ilk görüntülerde Erdoğan’ın kolu (bileğindeki pahalı saatiyle!) kalabalık içinde iki defa, birinde yumruk halinde kalkıp inerken görülüyordu.

Peşpeşe izledik, inanmak zor geldi...

Demokratik bir ülkenin başbakanının o ana kadar 232’sinin ölümü ilan edilmiş madencilerin (sonunda 301 oldu, Enerji Bakanı Taner Yıldız "302 olabilir" demişti), Türkiye’nin en büyük maden ölümlerine sahne olan acılı kasabası Soma’da durumu protesto edenlerin üzerine polisleri yürütüp bastırmak yerine bir dükkâna girip sakinleşmelerini beklemesi normaldi.

Ama protestocunun peşine düşüp, onu korumalarına yakalatıp dövmesi başbakanın biddet ve şiddetinin geldiği noktayı gösteriyordu...

Sonradan ortaya çıkan görüntülerde her şey açığa kavuştu.

Erdoğan korumalarının kıskıvrak yakaladığı göstericiye bağırıyor: “Niye kaçıyorsun ulan? İstifa et diyordun!” (Bazı meslektaşların “İsrail dölü” diye algıladığı bölüm bu. Tamam, fıtrata uygun olabilir ama haber merkezinde üst üste izleyip “İstifa et diyordun” kanısına varıyor bir kısım medya.)

Sonra? Sonrasını izlemişsinizdir zaten. O yetmiyor, korumaları marketin dondurulmuş gıda dolabının köşesine kıstırıp, tokatlananlardan birisini tekme tokat dövüyorlar...

Olaydan saatler sonra görüntülerdeki Taner Kuruca ‘O bendim’ diye gazetecilere konuştu. Madenciydi. Kolları, omzu, boynu morluklar, çizikler içindeydi. O kadar korkmuştu ki, 'Sayın Başbakan' diye başladığı sözlerine “İstemsiz tokat vurdu” diye devam etti. İstemsiz tokat tanımını ilk defa duyduk.

AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik dahi yumruk/tokat olayını yalanlamadı; “Bu bir iddiadır; tek bir kareden bu anlaşılamaz” diyerek zanlıları korudu...Sanki korumaların acılı Somalıları pataklaması olağanmış gibi dayakçılara arka çıktı...

O "istemsiz tokadıyla" amacına ulaştıktan sonra, Tayyip marketten çıkıp makam aracına yöneldi...

O sırada, Başbakan'ın heyetindeki temizce yüzlü, saçları afili taranmış, koyu renk takım elbiseli bir genç adam koşarak indi.

Az ileride, tam teçhizatlı iki özel harekât polisinin iki kolundan bastırıp sürüklemekte olduğu ve o haldeyken de Başbakan'ı istifaya çağıran kendi yaşlarındaki bir başka genç adamı tekmelemeye başladı. Hem de ne tekmeler…

Tekmelerin sahibi Başbakan Erdoğan’ın Özel Kalem Müdür Yardımcısı ve aynı zamanda kendilerine A-Takımı denmesinden pek haz alan genç danışmanlar ekibinin üyesi Yusuf Yerkel idi.

Fatih Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okumuş, İngiltere’de lisansüstü eğitimini yapmış, doktorasını yarım bırakıp Erdoğan’ın yakın çevresine dahil olmuştu. Hocası Gökhan Bacık, “Öğrencimdi. Demek bir yerde hata yaptık” dedi.

Başbakan'ın yuh çekenleri polislere tutturup tokatlamasından sonra danışmanının polislerin tuttuğu adamı tekmelemesi şaşırttı mı sizi?

Hayır, paralel devlet konusu gibi bir şey değil bu, daha ciddi...

Çünkü Ağustos'ta cumhurbaşkanlığı seçimi var ve henüz resmileşmese de ortada Başbakan Tayyip’ten başka görünen aday yok.

Soru şu: Türkiye "kodu mu oturtan" bir cumhurbaşkanına hazır mı?

Bu soruya 30 Mart yerel seçimindeki gibi halkın yüzde 45 kadarı belki yine ‘evet’ diyecektir...

Ama Soma felaketinden itibaren Erdoğan’a karşı koyan her kişinin, makamı, toplumdaki yeri, varlığı ne olursa olsun her vatandaşın, bir köşede, bizzat "devletlû"'dan sille-tokat-yumruk yeme olasılığı vardır.

Çünkü artık ilk tökezlemede eldeki her şeyin kaybedilebileceği kaygısı ve korkusu iktidar kademelerine bir salgın gibi yayılmış görünmektedir. Amaç, aracı meşru kılacak, yanlışlar görülse de üstü örtülecek, saflar korunacaktır.

Belki de o nedenle, Başbakan’ın siyasi başdanışmanı, bütün o Başbakanlık ekibinin fiili başkanı, Yalçın Akdoğan Star Gazetesi'ndeki köşesinde dedi ki: “Yusuf Yerkel kendini savunmuştur”. Yerkel’in uçan tekmesi (volesi) kendisini Mehmet Ali Ağca gibi Türk’ün adını dünyaya duyuran bir şahıs kategorisine soktu. Ardından Hüseyin Çelik’ten de öğrendik ki, meğer tekmelenen adam o saldıran danışmanı ‘yaralamış!’...

Şöyle açıklıyor Akdoğan: Göstericiler araç tekmelemiş ve sıkı durun, “Ekibi linç etmek istemişler”.

Yalçın Akdoğan, Hüseyin Çelik bu milleti "enayi yerine koyduklarını" sanıyorlar. Çok yanılıyorlar!..Bu tipteki siyasetçiler milletin onuruyla oynarken, milletin tepkisi çığ gibi büyüyor...

Aslında onlar Tayyip'ten aldıkları güç ve cesaretle milleti saf, salak ve enayi gördüklerini belli ediyorlar. Şöyle düşündükleri ortada:

-Bu siyasetçiler saçmalama haklarının bulunduğunu ve gerektiğinde bunu gündemi dağıtmak ve vatandaşın kafasını karıştırmak için kullanma yetkisine sahip olduklarını,

-Kendilerinin vatandaştan daha ayrıcaklı, daha üstün ve daha zeki olduğuna inandıklarını,

-Kendi çıkarları uğruna siyaset girdiklerini ve kendi egolarını tatmin etmek için çevresindeki yalaka ve yağdanlıklara yem atarak kendi vicdanlarını rahatlatmak istediklerini,

-Vatandaşı bir yalana inandırmanın hem de bunu defalarca yapmanın çok zevkli bir şey olduğuna inandıklarını,

-Gerçek, içten ve doğal hiçbir şeylerinin kalmadığını, yaptığı her davranışlarının sahte ve yapay olduğunu ve içlerindeki insanlığın çoktan öldüğünü,

SOMA'DAKİ ACILI HALKA ve tüm ulusa belli ediyorlar...

Son olarak soruyorum:

ACILI VATANDAŞA BİLE KODU MU OTURTAN BİR CUMHURBAŞKANI ADAYINI ONAYLAR MISIN, EY HALKIM?

Dr. M. Cemal Beşkardeş